Laiklik devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil  akla ve bilime dayandırılmasıdır. 
Laiklik, dinin doğru uygulanabilmesinin teminatıdır!..

O; tarih boyunca hakkında elli bine yakın kitap, yüz binlerce makale yazılmış tek Türk’tür!..

Tarihe Dair Notlar
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam135
Toplam Ziyaret162405
Madem iyi birisin!/Bilge Altun

Madem iyi birisin!

"Kadim ve eşsiz bir coğrafyanın benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarının, geçmişlerini olgunlukla konuşabileceklerine, kayıplarını kendilerine yakışır yöntemlerle ve birlikte anacaklarına dair umut ve inançla 20'inci yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz."

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2014 yılında, 1915 olaylarının 99. yılında yayımladığı mesajdır bu...

Bu mesajdan bir yıl sonra Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Elmar Brok: Tasarıda da belirttiğimiz gibi, Erdoğan ve Davutoğlu’nun bu olaylarla ilgili özür dilemesini memnuniyetle karşılıyoruz. Artık olay bir kelimeye kaldı. İki ülke bir araya gelmeye karar verirse bu adım da iyi niyetle atılabilir.” açıklaması yaptı...

2016 yılına geldiğimizde Almanya, 1915 olaylarını ilk kez resmen soykırım olarak nitelendiriyor; 1915 ve 1916 yıllarında Ermenilere ve diğer Hristiyan azınlıklara soykırım yapıldığını iddia edebiliryordu...

Bu süreç ve sonuç tesadüf değildir! Ayrıca taziye iletilecek bir durum olmadığı gibi, ortada işlenen bir suç da yoktur! O dönem büyük devlet vizyonu gereği ne yapılması gerekiyorsa haklı biçimde o yapılmıştır...

Atatürk 26 Şubat 1921'de Amerikalı gazeteci Clanence K. Streit'in sorusu üzerine, Ermeni tehcirine ilişkin şu tarihi gerçekleri dile getirmişti:

Düşmanca ithamda bulunanların sürdükleri büyük mübalağalar dışında Ermenilerin tehciri meselesi aslında şuna inhisar etmektedir:



Rus Ordusu 1915'de bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada o zaman Çarlığın hizmetinde bulunan Taşnak Komitesi, askeri birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti. Düşmanın sayı ve malzeme üstünlüğü karşısında çekilmeye mecbur kaldığımız için kendimizi daima iki ateş arasında kalmış gibi görüyorduk. İkmal ve yaralı konvoylarımız acımasız bir şekilde katlediliyor, gerimizdeki köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde terör hüküm sürdürülüyordu.

Bu cinayetleri işleten saflarına eli silah tutabilen bütün Ermenileri katan çeteler, silah, cephane ve iaşe ikmallerini, bazı büyük devletlerin daha sulh zamanından itibaren kendilerine kapitülasyonların bahşettiği dokunulmazlıklardan istifade ve bu maksada matuf olarak büyük stoklar husule getirmeye muvaffak oldukları Ermeni köylerinde yapıyorlardı.”



O dönem, elbette ki bu gerçek dışı propagandanın aktörleri Lloyd George ve George Clemenceau idi. Atatürk'ün onlara verdiği cevap:

Milletimiz aleyhinde söylenenler bütünüyle iftiradır. Milletimizin zalim olduğu iddiası baştan başa yalandır. Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve adetlerine riayet etmemiştir. Hatta denilebilir ki, başka dinlere mensup olanların dinine ve milliyetine riayetkar olan yegane millet bizim milletimizdir.

Fatih, İstanbul'da bulduğu dini ve milli teşkilatı olduğu gibi bıraktı. Rum Patriği, Bulgar Eksarhı ve Ermeni Kategikosu gibi Hıristiyan din reisleri imtiyaza sahip oldu. Kendilerine her türlü serbestlik verildi. İstanbul'un fethinden beri, Müslüman olmayanların mezhar bulundukları bu geniş imtiyazlar milletimizin dinen ve siyaseten dünyanın en büyük müsaadekar ve civanmert bir milleti olduğunu ispat eden en büyük delilidir.”



Geçmişte Türklerle savaşmayı reddeden Ermenilere de az zulüm edilmemişti. Taşnak Raporlarına da yansıyan belgelerde, savaşmamak için firar eden asker eşlerinin, annelerinin, kızlarının başına gelen tecavüz ve vahşetler ile kendilerine karşı gelen Ermeni köylülere yaptıkları hiçbir vicdana sığacak gibi değildi. Ve aynı belgelerde Taşnak zulmünden bıkan Ermeni köylülerin, kendilerini kurtarmaya gelen Türk ordularını da coşkuyla karşıladıkları belirtiliyordu.

Geldikleri günden beri Atatürk'ün siyasi, ekonomik, kültürel her türlü devrimini yıkmaya adeta ant içmişlerin verdiği mücadelenin sonucudur bu karar!

Zira Almanya da en baştaki özür mesajını delil sayarak humanizme dayandırdığı bu tasarıyı hazırladığını belirtti.

Nazi Almanyasının yıkılışının ardından ilk olarak tiyatroların açılmasına öncülük eden yazar-yönetmen Bertold Brecht'in bu şiiri, humanizm adı altında ülkemizi felakete sürükleyen iç ve dış işbirlikçiler için şimdilerde daha bir anlam kazanıyor.

Umarım bir gün, Türk'ün Türk'ten başka dostunun olmayacağını öğren(t)memiz dileğiyle!..

Madem iyisin
Anladık iyisin,
Ama neye yarıyor iyiliğin?

Seni kimse satın alamaz, anladık.
Ama eve düşen yıldırım da satın alınmaz.
Anladık, dediğin dedik. Ama dediğin ne?
Doğrusun, söylersin düşündüğünü. Ama düşündüğün ne?
Yüreklisin. Peki, kime karşı?
Akıllısın, tamam. Yararı kime?
Gözetmezsin kendi çıkarını. Peki, gözettiğin kimin ki?
Dostluğuna diyecek yok ya, acaba dostların kimler?

Şimdi bizi iyi dinle:
Düşmanımızsın sen bizim!
Dikeceğiz seni bir duvarın dibine.
Ama madem bir sürü iyi yönün var; dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine.
İyi tüfeklerden çıkan, iyi kurşunlarla vuracağız seni
Sonra da gömeceğiz; iyi bir kürekle, iyi bir toprağa.

Toprağı bile hiç hak etmesen de!

  
685 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın