Psikolojik savasın hedefi, düsmanın iradesidir. Düsmanın iradesinin zayıflatılması ise dolaylı yollardan yaklasmakla mümkün olur. Hedef belirlenen ülkeye uygulanacak psikolojik savas faaliyetleri, anlasılmasına izin vermeden, gizlilik içerisinde yürütülmelidir. Öncelikle hiçbir düsmanlık emeli güdülmedigi her fırsatta tekrar edilir. Dostluk iliskileri artırılarak, samimi davranıslar gösterilir. Böylece hedef ülkenin savunma sistemi uyusturulmaya ve bozulmaya çalısılır. Propaganda teknikleri ile de kendi güçlerinin karsı konulmaz nitelikle oldugu vurgulanarak düsmanın karsı koyma iradesi yıpratılma denenir.
Düsmana, kendi sisteminin mükemmelligi ve üstünlügü iddia edilerek kendi yönetimine karsı şuursuz bir hayranlık yaratmaya gayret edilir. Hedef ülkenin baglı oldugu degerler ve yönetim tarzı sistemli olarak kötülenir. Psikolojik savasla alınmak istenen ilk netice, hedef ülke halkının, aydınlarının, yöneticilerinin muhakeme yetenegini bozmak, mümkün olan en büyük boyutlar içinde insanları karamsar, ümitsiz, kendi deger ve sistemlerine karsı inançsız, saygısız ve güvensiz hâle getirmektir (Özdag, 2003: 11).
Lenin Sovyetler Birligi’nin ilk yıllarında yaptıgı bir görüsmede şunları söyler (Volkoff, 1985: 28):
**“Kapitalist ülkelerle, içislerine karısma dısında derhal diplomatik iliski kurma yolundaki istegimizi açıklamalıyız. Bu teklifimize, sagır ve dilsiz olan bu ülkeler inanacaklardır. Hatta memnun olacaklar ve bizde, bütün kapılarını ardına kadar açacagız; Komintern’in özel görevlileri ve partimizin arastırma organları, diplomatik, kültürel ve ticari temsilciler kılıfı altında, bu kapılardan süratle gireceklerdir. Bize, ülkelerinde bulunan komünist partileri desteklemekte kullanacagımız imkanlar saglayacaklardır. Bizi, henüz sahip olmadıgımız malzeme ve teknoloji ile besleyecekler ve bizi destekleyenlere karsı müteakiben yapacagımız basarılı taarruzlarımız için ihtiyacımız olan askeri sanayiimizi yeniden kuracaklardır. Baska bir söyleyisle, farkında olmadan kendi intiharlarını hazırlamak için çalısacaklardır.” (Lenin’in 1921 yılında, Dısisleri Bakanı Çiçerin’le, sürgündeki yılları esnasında yaptıgı gözlem sonuçları ile ilgili görüsmesi )
Psikolojik savasla akla degil, duygulara hitap edilir. Duygular tahrik edilir. Kurulu her türlü düzen yıpratılmaya, degerlerden uzaklastırılmaya çalısılır. Bu kırgın ve saskın insanlar, kendi milletlerine, devletlerine, kültürlerine yabancılastıkları, küstükleri, düsmanlastıkları ölçüde karsıt emellerin ve menfaatlerin ülke içindeki sözcüsü haline gelirler (Özdag, 2003: 11).
Bu safhada, saldırının hedefi olan ülkenin yönetici kadroları, kendi halkı, kendi toplumu, kendi teskilâtı üzerinde etkili bir rehberlik ve deneticilikten yoksundur. Millet, ortak hedef ve ideallerini yitirmis olur. Hedef ve ideallerin kaybı, ülke içinde birlik olmanın çözülmesine, iradenin ayrısmasına ve bölünmesine yol açar. Böyle bir toplumun düsmanın iradesine direnebilmesi ise beklenemez (Özdag, 2003: 11).
Bir yöntem olarak psikolojik savasın görevi, kimi zaman düsman maneviyatının gerisinde sasırtmacalar yapmak (taktik eylem), kimi zamanda düsman tarafın ordu-ulus iliskisinin hassas noktalarına yönelik bir baltalama faaliyetinde bulunmaktır(stratejik eylem). İkinci eylemle yaratılan ya da artırılan gerilimler kopma noktasına geldiginde, manevi bakımdan çöküse baslamıs olan bozgunu muharebe meydanında tamamlamak daha kolay olur (Megret, 1972: 26).
Psikolojik savas, savasın sürekli oldugu bir durumu gerektirir. İkinci Dünya Savası ile ortaya çıkan durum Birinci Dünya Savası’ndan farklıdır.
Birinci Dünya Savası sona erdiginde, silahlar ile birlikte propaganda araçları da susmustur. Ancak İkinci Dünya Savası’nda öyle olmamıstır. İkinci Dünya Savası’nın hemen sonrasında, Sovyet liderinin “Savasın devam ettigi” ifadesi henüz daha görüsmeler asamasında olan barısın üzerine gölge düsürmüstür.
Savas sonrasında, Sovyetler Birligi, resmi yenenler ile yenilenler arasında bir ayırım gözetmeden ve kendisinin degersiz saydıgı antlasmalara önem vermeksizin, kapitalist çemberlemeye karsı sürekli bir baskaldırı haline geçmistir. Bu da Sovyetler Birligi dagılana kadar geçen süre içinde karsılıklı psikolojik operasyonların yapıldıgı, ileri-geri adımlar seklinde geçen bir soguk savas sürecini getirmistir (Megret, 1972: 37).
İki dünya savası arasındaki dönemde, özellikle bilinçaltına yönelik yapılan çalısmaların, psikolojik savas yöntemlerinin gelistirilmesinde önemli derecede etkisi olmustur. Birinci Dünya Savası sırasında, psikolojik savasın sadece propaganda boyutunda etkinligini gözlemlenirken, İkinci Dünya Savası’na psikolojik deneyleme tekniklerinin getirdigi yeni buluslar her yönüyle kullanılmıstır. Klinik psikolojisinin her bulusu, kisisel deneylemelerin gizliligi içinde ilerleyerek, insanı kendi türüne baglayan güçleri biraz daha ortaya çıkarmıs, psikanalizciye hasta-doktor iliskisinde büyük fırsatlar yaratırken, propagandacıda bu fırsatlardan esit olarak yararlanmıstır. Savasın sürekli hale sokulusu ile bilinçdısı alanda yapılan arastırmalar aynı döneme rastlar ve bunların paralel etkileri kitle iletisiminin maddi tekniklerine dogru bir atılım asılamıstır. İnsanlarla iletisimin daha teknik boyutlarda yakalanması, onları daha degisik ufuklara götürmeyi hedeflerken, onu psikolojik savasın esiginde tutarak, düsünmeyen, düsündürülen bir kalıba sokmustur (Megret, 1972: 40).
Almanlar, Birinci Dünya Savası sonrası dönemde psikolojinin kullanım alanlarını daha öncesinde hiç olmadıgı kadar gelistirdiler. Alman Hükümeti, on yılın sonunda basta Alman ordusu, demir yolları, posta hizmetleri olmak üzere birçok kurumda arastırma üzerine deney laboratuarları kurdular. 1930’larda kitlesel psikolojik testler, en azından onüç Alman üniversitesi ve dokuz teknoloji enstitüsünde uygulanmaktaydı. Yapılmakta olan her bir test, kitleler üzerinde, reklamcılık veya revizyonist tarih araçları yoluyla yapılan maniplasyon ya da yeni üretilen hikayeler gibi propaganda mesajlarına karsı verilen duygusal ve davranıssal tepkileri ortaya çıkarmaktaydı (Finch, 2002: 83-89).
Psikolojik tekniklerin gelismesi, aynı zamanda psikolojik savası da sistemlestirmistir. Çok yakın bir döneme kadar psikolojik savasa, ancak hitabet ya da kendi düsüncelerini yayma çabası gibi klasik yöntemler katkıda bulunurken, bugün bilinçaltına girme olanagı veren tekniklerle zenginlesmistir. (Bu teknikler bir sonraki bölümde yayınlacanak) T.C. KARA HARP OKULU SAVUNMA BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ