Türk tarihinde “Toprak ülkenin temelidir” diyerek vatan kavramını ortaya koyan Mete’den yaklaşık 150 yıl sonra Hunların başına geçen Çi-Çi Yabgu’nun savaşçılarına ve halkına söylediği nutuk asırlar boyunca hafızalardan silinmemiş ve hatırası Türk boyları arasında yaşamıştır. Bu ünlü Türk Başbuğu, atalardan kalan yadigârlar arasında geniş ülkelerle birlikte, hürriyet ve istiklâlin debu…lunduğunu ve bu kıymetli emanetlere önem verilmemesinin milli ihanet sayılacağını açıklayan aşağıdaki sözleri ile tarihte “milliyetçiliği devlet siyasetinde temel yapan ilk Türk devlet adamı” olmuştur.
M.Ö. 58 yılında Hun tahtına çıkan Ho-Han-yeh’in, Hunlar’ın içinde bulundukları sıkıntıları aşmak için Çin’e bağlı olunması gerektiği fikrini savunması ve bunu şerefsizlik sayan kardeşi Chih-chih/Çi-çi’nin ona karşı çıkması üzerine Hunlar ikiye bölündüler.
Ho-han-yeh Çin himayesini kabul edip, halkının bir kısmını Çin’in kuzey sınırındaki Ordos’a gönderirken, Çin’e bağlanmayı kabul etmeyen Çi-çi Yabgu, kendine bağlı boylarla batıya çekildi (M.Ö. 54) ve Çu -Talas boylarında bağımsızlığını ilân etti.
Çi-çi’ Yabgu’nun kurduğu Batı Hun Devleti fazla ömürlü olamadı. Çi-çi, Talas Irmağı boylarında kurduğu şehirde kalabalık Çin ordularının muhasarasına maruz kaldı. Meydan savaşına alışkın olan Hun ordusu, kale savunmasında başarılı olamayarak, Çinliler tarafından imha edildi (M.Ö. 36) ve böylece batıdaki Hun devleti yıkılmış oldu. Çi-çi Yabgu’nun Çinliler’le savaşa girmeden önce askerlerini cesaretlendirmek için yapmış olduğu konuşma, bugün dahi etkileyiciliğini korumaktadır.
Batı Hun Kağanı Çi-çi Yabgu’nun, M.Ö. 36 yılında Çin kuvvetleri ile yapacağı savaştan evvel yanında kalan 1518 kişilik ordusuna cesaretlendirmek amacıyla yapmış olduğu tarihî nutuk:
“Cesarete karşı hayranlık duymak ve bağımlı olmayı yüz kızartıcı saymak bizim geleneğimizdir. Atalarımızdan toprakla birlikte devraldığımız istiklâlimizi feda edemeyiz. Mücadele edecek savaşçılarımız hâlâ mevcut iken istiklâlimizi korumalıyız.
Boyun eğmeyeceğiz, çünkü bu, şan ve şerefle yaşamış olan ecdadımıza karşı yapılması mümkün hıyanetlerin en büyüğüdür. Atalarımız bize geniş ülkelerle birlikte hürriyet ve istiklâl emanet ettiler. Savaşçı ve süvari hayatımız sayesinde yabancıları titreten bir millet olduk. Korumakla mükellef olduğumuz bütün bu emanetleri adi bir ömür uğruna feda edemeyiz. Hepinizin de bildiği gibi savaşta yiğitlerin kaderi ölümdür. Biz ölsek de kahramanlığımızın şanı yaşayacak, çocuklarımız ve torunlarımız diğer kavimlerin efendisi olacaklardır.”