Laiklik devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil  akla ve bilime dayandırılmasıdır. 
Laiklik, dinin doğru uygulanabilmesinin teminatıdır!..

O; tarih boyunca hakkında elli bine yakın kitap, yüz binlerce makale yazılmış tek Türk’tür!..

Tarihe Dair Notlar
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi27
Bugün Toplam248
Toplam Ziyaret162518

Psikolojik Savaş 1

Tarihin derinliklerinden günümüze kadar akıllı liderler tarafından üstünlük elde etmek için başvurulan psikolojik savaş faaliyetleri, kimi zaman her hamlesi düşünülerek uygulanmış, kimi zamanda plansız ve programsız kullanılmış, etkili ve yerinde kullanıldığında ise beklentiler ötesi sonuçlar kazandırmıstır. Bilinen tarihte en kanlı savaşların yaşandığı 20′inci yüzyılda ise, ulusal ve uluslararası politik hedeflere ve ekonomik çıkarlara ulaşmada tek geçerli yol olarak bilinen sıcak savaş ise yerini insanların bilinçaltı ve duygularını hedef alan psikolojik savasa bırakmıstır.

Sun Tzu, “HARP SANATI” adlı eserinde dolaylı savaş kavramına değinerek, “YÜKSEK HARP SANATI, DÜŞMANA MUHAREBE ETMEKSİZİN BOYUN EĞDİRMEKTİR” der.

Sun Tzu’ya göre silah kullanmak en son ve en az arzu edilen çaredir.

Sun Tzu’ya göre “HARP ESNASINDA EN İYİ POLİTİKA, DEVLETİ HARAP OLMAMIŞ OLARAK ALMAKTIR, YOK ETMEK ANCAK İŞİN EN KÖTÜSÜDÜR.”

Sun Tzu’nun elinde ne deneysel psikoloji, ne kitle iletişim araçları, ne de birer nükleer çatışmanın felç edici korkusu gibi günümüzdeki araçlar yoktu.

Sun Tzu, savaş sanatında en mükemmel ve en üstün sonucun düşmanın mukavemetini onunla vuruşmadan kırmak olduğunu, harp sanatının hile üzerine kurulu olduğunu, bütün ihtilaflarda doğrudan doğruya vuruşmaya girilebileceğini; ancak, zaferi kazanmanın yolunun dolaylı saldırı olduğunu vurgular (Özdag, 2003: 13).

Psikolojik savas, kimi zaman askeri faaliyetlere ek işlemsel bir araç, kimi zaman politikanın bir kategorisi, kimi zaman da topyekün savaşın son uçtaki bir bilimi olarak ortaya çıkmaktadır. Psikolojik savaş, hiç bir teorisyenin bilginin veya düşünürün kafasından çıkmış değildir. İnsanların birbirleriyle olan anlasmazlıkların tarihi kadar eskidir.Psikolojik savaş, ne kadar eskiye gidilirse gidilsin bir savaştır, ancak insanların canına veya malına yapılan bir kasıttan öte zihinlere yöneltilmiştir.

Psikolojik savaşın ortaya çıkardığı sorunlar, asıl savaşın ortaya çıkardıklarından farklı değildir. 18′inci yüzyılda Machiavelli ve Hobbes gibi düşünürler tarafından hayal edilen topyekün savaş olgusunun bir benzeri gibi, 20′inci yüzyılın psikolojik usullerle yönetilen bir buluşu denebilir (Megret, 1972: 6-7).

Savaşta amaç ve esas olan husus, düşmanın iradesini güç olmaktan, etkili bir engel oluşturmaktan çıkarmak, kendine bağımlı hale getirilebilmek veya mümkünse yok etmektir. Bu amaca görünür şekilde kuvvet kullanmadan veya düşmanın kuvvetiyle bir meydanda karşı karşıya gelmeden erişmek, bu karşılasmayı gerçek bir savaş olmaktan çıkarmaz. Böyle bir yöntem, kuvveti çarpışmanın verebileceği hasar ve kayıptan koruyacağı için amaca erişmenin en az riskli ve en kazançlı yoludur. Böyle bir başarıyı sağlamanın en emin yolu ise, kuvvetleri düşmanla mümkün mertebe doğrudan bir fizikî çatışmaya sokmadan düşmanı yenmeyi veya ona husumeti terk etmeye mecbur bırakmayı amaçlayan dolaylı saldırı yöntemidir (Özdag, 2003: 10).

Psikolojik savaş, hem savaşta hem barışta, insanların duygu, düşünce ve davranışlarını değistirmek maksadıyla bilginin kullanılmasıdır (Tarhan, 2005: 21).

Başka bir açıdan bakacak olursak, düşmanın moralini bozarak sıcak veya soğuk savaşta mücadele azmini yok etmek için yürütülen faaliyetlerin bütünüdür (Bastürk, 2005: 105).

Psikolojik savaş, benzer yoğunlukta kullanılabilen başka bir aracın şiddete dayalı olmayan yollarla aynı amaca ulaşmayı hedefleyen titizlikle hazırlanmış propaganda akışıdır. Aynı zamanda, bir ulusun diğer ulusların davranışlarını etkilemek için ekonomik, siyasal ve askeri araçlar dışındaki tüm vasıtalarla gerçekleştirdigi çabalara atıfta bulunmak için kullanılmaktadır(Bektas, 2002: 123).

Psikolojik savaşa, farklı bir yaklaşımla bakılacak olursa, belirli davranışları değiştirmek için gerçekleştirilen şiddet ve terör kullanımını ya da savaş karşıtı hareketleri sindirme girişimleri anlamı verilebilir (Bektas, 2002: 123).

Linebarger, psikolojik savaş kavramını, düşmana karşı yapılan propagandanın, gerektiğinde ise bunu tamamlayacak diğer askeri, ekonomik ve siyasal nitelikli araçlarla desteklenerek yapılması olarak tanımlamaktadır (Bektas, 2002: 123).

Propaganda uzmanı olarak bilinen Harold D. Lasswell ise psikolojik savaş kavramını, savaşın nasıl başarıya ulaştırılabileceği üzerine eski bir düşünceye verilen çağdaş isim olarak tanımlamaktadır. Savaşta en büyük başarının, düşmanın direnme gücünün, eldeki savaşma kapasitesinin mümkün olan en sınırlı kullanımıyla kırılarak kazanılacağını da dile getirmektedir (Bektas, 2002: 124).

Jowett ve O’Donnell’in bir bakıma siyasal savaş olarak adlandırdıkları psikolojik savaş kavramının propaganda etkisi ile düşünülmesi şöyledir (Jowett ve O’Donnell, 1999: 205):

**“Psikolojik savaştan bahsettiğimizde aslında siyasaları benimsettirmek için semboller kullanımından söz ederiz ki, bu siyasettir. Propaganda ise, her şeyin ötesinde, sembolik bir çevrenin yönlendirilmesidir. Bunun fiziksel çevreden bağımsız olarak yapılması olanaklıysa da belirli koşullar altında propaganda bu çevre tarafından şekillendirilebilir. Dolayısıyla yeni iletişim teknolojilerinin değişimi propagandanın iletilme biçimini değiştirmistir. Ancak, eski yöntemlerin tümünün, yenileri uygulamak amacıyla doğrudan çöpe atılacağını varsaymak da yanlış olur. Topyekün propaganda kampanyaları, hâlâ etkili ve yaygın olan sözel iletişimden en sofistike modern elektronik sistemlere varıncaya kadar, tüm iletişim biçimlerini içerir.”

Psikolojik savaşın, bir seçenek olarak kullanıldığını ispat eden üç belirgin özelliği vardır:

Birincisi, barış ile savaş arasındaki ayırımın çok incelmesi; ikincisi, mücadelenin bozguncu kışkırtma yerine, beşinci kol faaliyetleri ile yürütülmesi; üçüncüsü ise yenilen veya zayıf kalan tarafın eğitilmesi olarak gösterebilir (Megret, 1972: 10).

Hans Speier, “Psikolojik Savaşın Geleceği” başlıklı kitabında şöyle diyor:

**“Tarih tecrübesi gösteriyor ki, propagandanın özgül tarihsel biçimi silâhlanma durumuyla ilgili değildir de, bir bakıma, savaşın tümüyle ele alınışının özgül biçimidir ve içinden çıktığı uygarlığın bir belirtisidir. Özellikle savaş propagandasının niteliği, yığınların savaşa katılışındaki oranın yüksekliğine, savaşan uluslar arasındaki gerilime ve bunların politik sistemine, halklarının inançlarına, her birinin kendi ideolojisine bağlıdır.”

Soguk savaş sonrası ABD ile başlayan Yumuşama Dönemi’nde Kruschev’in Novobirsk’te verdiği bir söylevde “Barış içinde birlikte yaşamanın iyi anlaşılması gerekir. Bu, iki toplumsal sistem arasındaki savaşın devamıdır ama bu savaş, barışçı araçlarla yürütülmektedir” der.

Kruschev’in bu perspektifi, Lenin’in iktidarı ele geçirme gayretleri esnasında, çesitli aşamalarda ileri sürdüğü ana tezlerin bir yansımasıdır. Bu savaşın başlangıcında kullanılan iki psikolojik silah vardır. İdeolojik çatıyı kurmada kullanılan “propaganda” ve kitleleri politik savaşın eşiğinde eğitildiği “kışkırtma”dır (Megret, 1972: 35).

Psikolojik savaş, “bir devlet veya devletler topluluğunun, diğer bir devlet veya devletler topluluğuna karşı, halkın ve silahlı kuvvetlerin siyasal, psikolojik ve manevi gücünü tümüyle yok etmek, kuşku yaratarak ve halkla hükümet arasında ve halkın çeşitli gruplarında düşmanlığı güçlendirerek düşmana içerden etki yapmak amacıyla aldığı önlemler dizisidir” (Çizmeci: 1984).

Paul Valeery, yazdığı “Bugünkü Dünyaya Bakış” adlı kitabında şöyle diyor (Megret, 1972: 50):

**“Bir mıknatıs alanına yerleştirilen, ya da yeri çabucak değiştirilen bir kronometrenin işleyişi nasıl değişir de, kronometrenin kendisinden başka şeyi görmeyen bir gözlemci bunun farkına varamazsa, tıpkı onun gibi, uzaktan yapılan, fakat meydana çıkarılamayan müdahalelerle en bilinçli bir bilinçte dahi bir takım bozukluklar, degişiklikler yaratılabilir.”

Bruce Lockhart verdigi bir konferansta şöyle diyordu (Megret 1972: 100):

**“Psikolojik savaş, propagandanın, topyekün savaşın ihtiyaçlarına uygulanışı diye tanımlanabilir. Savaşın amaçları şunlardır: Özel olarak elde edilen haberler sayesinde düşmanın tasavvurlarını önlemek ve ondan önce davranmak; düsmanı, kendi halkının ilgilendigi, fakat zaptetmeye kendi gücünün yetmeyeceği askeri hedeflere yöneltmek; gizli istasyonlardan yapılan radyo yayınlarıyla düşman halkın maneviyatını bozmak; bu yayınlara düşman toprakları içindeki hoşnutsuz düşman uyruklarınca yapılıyormuş süsünü vermek ve genel olarak da, rolünü çesitli maneviyat kırma sistemleri içinde oynamaktadır. Sözün kısası, psikolojik savaşın başlıca amacı, silahlı kuvvetlerin görevini kolaylaştırmak için onun yolu üzerindeki pürüzleri, engelleri gidermektir.”

Laswell’e göre ise “fikirlerin fikirlerle savaşıdır” ve bu kadar önemli hale gelmesinin nedeni ise, bir savaşın kaybedilmesi ya da kazanılması noktasında sivillerin desteğinin önemli olmasıdır. 19′uncu yüzyıldan bu yana savaşın ayırıcı ve derin değişimini getiren özellik, ne teknolojidir ne de çok belirleyici olmalarına karşın kitle imha silahlarıdır. Bu yüzyılın savaşlarındaki asıl değişim, savaşların orduların arasında değil, uluslararası olmasıdır (Finch, 2002: 85).

Richard Crossman verdiği bir konferansta (Megret, 1972: 103):

**“Psikolojik savaş, diplomatik ve askerî faaliyetlerle sıkı sıkıya koordinasyon hâlinde olmazsa yarardan çok zarar verir. Onun için «psikolojik savaşçı» kendisini askerî örgütün bir üyesi saymalı ve girişeceği her iş, savaşın genel stratejisinin çerçevesi içinde özenle, titizlikle incelenmelidir… Psikolojik savaşçının yapacağı en büyük yanlış, askeri harekâtın yerini tutacak gizli bir araca, askerî güçlükleri giderecek bir çareye sahip olduğunu telkin etmektir. Eğer psikolojik savaşçı bu yolu tutarsa, görevini yapmamış olur. Psikolojik savaş bağımsız bir silâh değildir, kendi başına mucizeler yaratamaz. Açıkça belirlenmiş, bir politikanın öncüsü olarak iş görürse ve faaliyetleri gerek dışişleri bakanlığınca, gerek kurmay başkanlarınca düzenlenen harekâta bağlı iseler bu savaş olumlu etkiler yaratabilir. Bunun için de dışişleri bakanlığının politikasına ve askerî stratejiye sıkı sıkıya bağımlı kalması gereklidir.”

Psikolojik savaş, hedef toplumun veya düşmanın azmini kırmak için huzursuzluk, endişe, ümitsizlik, öfke ve isyan gibi duyguları uyandırmak üzere yapılan faaliyetler bütünüdür. Yıkıcı fikirler, zararlı duygular ve kötü alışkanlıklar ise, bu kavramsal açıklamayı destekleyen, psikolojik savaşın üç tür silahı olarak görülebilir (Baştürk, 2005: 106).

Psikolojik hedef, psikolojik konu belirlendikten sonra savaşta veya olağanüstü durumlarda düşman ve dost toplulukların duygularını düşüncelerini, inançlarını, hayat görüşlerini, savaşın başarısını desteklemek üzere etkili propaganda ve önlemlerin planlanarak kullanılmasıdır (Tarhan, 2005: 17).

Propaganda ile psikolojik savaşın birbirine karıştırılan bir çok tanımı vardır. Bu tanımlardan bir kısmı propagandayı, psikolojik savaştan daha kapsamlı ve önemli kabul eder. Psikolojik savaş, propagandanın bir bölümü olarak tanımlanır. Amerikalı araştırmacı Landberger, “Psikolojik savaş; propagandanın düşmana karşı savaşın tamamlanmasını zorunlu kılan harekât yönünde kullanılmasıdır” demektedir (Çizmeci: 1984).

Dr. B. Hansi’ye göre, “Psikolojik savaş, propaganda değildir. Aralarında birbirine yakın anlamlar vardır. Psikolojik savaş, belirli ideolojik konularda, savunma stratejisi kapsamında, çarpışma veya bunalım durumlarında ve soğuk savaşta düşmanın maneviyatına, tutumuna ve azmine yönelik bütün alanlara girebilen bir faaliyettir”. Bundan dolayı propagandanın psikolojik savaşın içine sokulması kadar, ideolojik çatışmanın da içine sokulması önemlidir (Çizmeci: 1984).

Psikolojik savaşın etkisi, Amerika’nın İkinci Dünya Savaşı’na katıldığı yıllarda keşfedilmistir. General Eisenhover, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, “askeri bilimlerde yaşadığımız en büyük değişim, psikolojik savaşın belirli ve tesirli bir silah olarak gelişmesidir” demiştir (Tarhan, 2005: 11).

O döneme kadar olan ülke geleneğine bakıldığında psikolojik savaş, Amerikan toplumunun özüne ve politik kurumlarının yapısına uygun olmayan bir savaş türüydü. Ancak, Amerikan dış politikası Avrupa’dan ayrı durmanın ağır bastığı bir dönemden çıkarken, bütün ağırlığını ve gücünü savaşın en metotlu ve en verimli tarzda olanına verdi. Bu yıllarda Amerikan üniversitelerinde en yaygın alan olan sosyal bilimler dalından yetismis ne kadar uzman varsa üç gayeye seferber edildi. Silahlı kuvvetlerin maneviyatının artırılması, müttefik devletler kamuoyuna haberlerin ulaştırılması ve düşmanın maneviyatını kırmak için her yerde saldırmaktır. Bu üçüncü gaye, psikolojik savaşın kapsamını belirtmektedir (Megret, 1972: 53).

Klasik konsept, gerginlik süresince, sıcak bir savaş yerine, psikolojik savaşın yeni bir savaş hali olarak ortaya çıktığını kabullenmektedir. Psikolojik savaş, geçmişten farklı olarak günümüzde, savaş ile barış arasındaki klasik ayrımın bilinen manadan farklı olduğunu göstermiştir. Bu, klasik olmayan, uluslararası hukuk kuralları ve savaş yasaları ile ilgisi bulunmayan ve yargı organlarını şaşırtan, hatta onların himayesinde hedefine yürüyen topyekün bir savaştır (Volkoff,1985: 124).

‘Psikolojik Savaş’ kavramı üç ilkeyi benimsemektedir: Birincisi, dostluklar kurup sürdürmektir. Savaşların artık sona erdigi, yapılan barısın istisnasız sürdürülmesinin en önemli gerek olduğu dile getirilir. Ancak, bu yönde verilen gayretlerin yanında, esas amaç, hedef olarak belirlenen ülkelerde, yayılma ve genişleme yoluyla bir takım giriş yolları arayıp bulmaktır. İkincisi, eylemi gizli ajanlarla güçlendirip, hızlandırmaktır. Bu daha çok beşinci kol faaliyetlerinin aktif kullanımını gerektirir. Belirlenen hedefler doğrultusunda, hasım ülkenin en hassas noktalarını belirleme ve bunlardan zafiyet yaratma yoluna gidilir. Üçüncüsü, kamuoyunu doğru-yanlış haberler seline boğmaktır. Bu haberler vasıtasıyla kamuoyunu sarsma, bölme ve dağıtma amaçlanır (Megret, 1972: 13-15).

Soğuk savaşın bir diğer adı olarak da kullanılan psikolojik savaş, günümüzde ülkelerarası mücadelelerde en çok basvurulan yöntem olmustur. Psikolojik savaşın kansız oluşu, taraflara sinsi bir uygulama olanağı vermektedir ( lhan, 2002: 45).

Maliyeti çok düşük, fakat etkisi çok büyük olan bir yöntemdir. Psikolojik savaş, kendi başına bir savaş olmaktan çok, topyekün savaşın en yakın bir yardımcısı ve destek unsurudur. Bunun ihmali çok fena neticeler doğurabilmektedir (Çesme, 2005: 100).

Uluslararası politikanın son basamağında yer alan savaş tekniklerinin yarattığı risklere karşı duyarsız kalmak ve mücadele etmemek son derece tehlikeli, ihmal derecesinde ise büyük hatalara neden olur. Gerçekten de soğuk savaş döneminde, bu alanda kabule zorlanacak bir yenilgi, süper güçlerden birinin dünyanın büyük bir kısmını denetimi altına almasına, çaresizlik içindeki diğerinin de nükleer silahlarına başvurmasına yol açacağından nükleer bir savaşla sonuçlanması kaçınılmaz olurdu (Shackley, 1981: 15).

Psikolojik savaş faaliyetlerinde islenecek konular, kitlelerin ilgi duyacagı bir içerige sahip olmalıdır. Tespit edilecek konular, takip edilen politikaya, alınan istihbarat raporlarına ve hedefin ayrıntılı analizine göre belirlenir. Amaçların gerçeklesmesini hedefleyen ve inanılabilirligi yüksek içerikteki konuların, dogru yer ve zamanda kullanılması psikolojik savas faaliyetlerine derinlik kazandırır. çerigi kuvvetli olan konular tek baslarına bir faaliyet için yeterli olabilirken, daha zayıf konular birbiri üzerine bina edilerek müstereken kullanılırlar. Yeri ve zamanı uygun olmayanlar bazılarının ise gelecekteki kazanımın daha fazla olacagı düsünülerek kullanımı ertelenebilir (FM 3-05.30, 2000: (2-6). Psikolojik savasın bir devletin ulusal stratejisini desteklemesindeki rolü, icra eden kisilerin inisiyatifiyle sınırlıdır. Psikolojik savas faaliyetleri, bir takım psikolojik operasyonlar vasıtasıyla kademe kademe nihai sonuçlara ulasır. Bu esnada atılacak yanlıs bir adım tüm mücadeleyi tesirsiz bırakır. Bu nedenle en üst düzey sorumludan, alt birimdeki bir ajana kadar tüm kademelerde koordinasyon ve bütünlük saglanmalıdır. Bu nedenle psikolojik savas faaliyetlerinde, ülkenin politika ve hedeflerine uygun planlama yapılmalı, iç ve dıs faaliyetlerde koordinasyon saglanmalıdır (FM 3-05.30, 2000: (2-8)).

T.C. KARA HARP OKULU SAVUNMA BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

WebmasterSitesi-Aklın ve Bilimin Işığında


Yorumlar - Yorum Yaz