Laiklik devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil  akla ve bilime dayandırılmasıdır. 
Laiklik, dinin doğru uygulanabilmesinin teminatıdır!..

O; tarih boyunca hakkında elli bine yakın kitap, yüz binlerce makale yazılmış tek Türk’tür!..

Tarihe Dair Notlar
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi28
Bugün Toplam78
Toplam Ziyaret162348

Türk adı

Türk Milleti'nin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. "Türk" sözü tarihin en eski çağlarından beri kullanılıyordu ve belirli bir kavmin yada kavimler birliğinin adı olarak mevcuttu.

Türklerin köklü ve çok zengin bir tarihe ve kültüre sahip olması nedeniyle birçok bilim adamı "Türk" adının nereden geldiği hakkında araştırmalar yapmış, bu araştırmalar neticesinde Türk adı ilk defa MÖ. XIV. yy'da "Tik" veya "Tikler" adıyla geçmeye başlamıştır. Diğer bir görüşe göre ise Türk adı MÖ. XIV. yy'dan öncede varolduğudur. Zira Türk ırkının tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. Bu gerçeği kavmi ve milli mitolojilerde ve tarihi oluşumlarda izah eden eski kayıtlarda görmek mümkün olmaktadır.
Türk ırkının çok eski olması nedeniyle Türk adının nerden geldiği hakkında birçok iddia ve görüşler ileriye sürmüşlerdir. Buna göre,

• Heredotos'un doğu kavimleri arasında zikrettiği “TARGİTAB”lar.
• İskit topraklarında doğdukları söylenen “TYRKAE”ler
• Tevrat’ta adı geçen “TOGARMA”lar.
• Eski Hint kaynaklarında tesadüf edilen “TURUKHA”lar veya “THRAK”lar
• Esiki Ön Asya çivili metinlerinde görülen “TURUKKU”lar.
• Çin Kaynaklarında MÖ. I.yy'da rol oynadıkları belirtilen “TİK” veya “Dİ”ler

Bizzat "Türk" adını taşıyan Türk kavimleri olarak gösterilmektedir.

İslam kaynaklarında yer alan İran menşeli "Zend - Avesta" rivayetleri ile İsrail menşeli "Tevrat" rivayetleri de Nuh Peygamber'in torunu olan “Yafes”in oğlu "Türk" ile İran rivayetlerindeki “Feridun”un oğlu "Türac" veya "Tur"un soyu Türk adını taşıyan ilk kavim olarak gösterilmek istenmiştir.

"Avesta"da yer alan "Ebül Beşer"den, "Cemil" ve oğlu "Feridun"dan bahsedilmektedir. Feridun ülkesini “Salm”, “Irak” ve “Turak” (Türk) ismindeki üç oğlu arasında pay etmiştir.

- Salm’a bugünkü İran ve havalisi,
- Irak'a bugünkü Irak ve havalisi,
- Turak'a ise Orta Asya ve Çin havalisi düşmüştür.

Feridun ölünce Irak, Salm'a saldırarak İran ve havalisini almış, daha sonra Turak'a saldırmıştır.

Irak, Turak'ı yenememiş, savaş bunların torunlarına uzanana dek senelerce sürmüştür. Sonunda Turak'ın torunu "Afrasyap" Irak’ın torunu "Muncihir"i mağlup ederek, Ceyhun nehri sınır kabul edilen bir anlaşma yapmıştır. Bu tarihten sonra Ceyhun nehri doğusunda "TURAN", batısına da "İRAN" denmiştir.

Tevrat rivayetlerinde ise Nuh tufanından sonra Nuh peygamber dünyayı üç oğlu arasında pay etmiş, Yafes'e Orta Asya ve Çin ülkeleri düşmüş,Yafes ölürken tahtını sekiz oğullarından biri olan "TÜRK"e bırakmıştır.

Görülmektedir ki Hz. Adem devrine yakın zamanlarda “Turak” (Türk)'den, İran-Turan savaşları ve “Alp Er Tunga” gibi büyük bir Türk Başbuğundan ve “Saka İmparatorluğu Kağanı”ndan bahsedilmektedir.

Yukarıda mitoloji ve tarihi kayıtlar içerisinde yer alan "Türk" kelimelerinden, Türk adının ne kadar eski olduğu ortaya çıkmaktadır.

MÖ XIV. yy'da yer alan "Tik"ler ile dünyada mevcut olan medeniyetlerin en eskisi olan MÖ. VII. yy. da Orta Asya'da kurulan "Anav medeniyeti” de Türkler tarafından kurulmuştu.

O halde Türkler;

• MÖ. XIV. yy'da “Tik”ler,
• MÖ. VII. yy'da “Anavlar”,
• MÖ IV yy'da “Sakalar” ile tarih kayıtlarında yer almaktadır.

Türk kelimesinin yazılı olarak kullanılması ilk defa MÖ.1328 yılında Çin tarihlerinde "Tu-Kiu" şeklinde görülmektedir.

MÖ. I. yy'da Roma'lı yazarlardan biri olan “Pompeius Meala”nın Azak Denizi kuzeyinde yaşayan halktan "Turcae" olarak bahsetmesi ile ilk defa yazılı olarak karşılaşıyoruz.

Türk adının tarih sahnesine çıkışı MS VI. yy'da kurulan “Kök-Türk Devleti” ile olmuştur. Orhun kitabelerinde yer alan "Türk" adı daha çok "Türük" şeklinde gösterilmektedir. Bundan dolayı Türk kelimesini Türk Devleti'nde ilk defa resmi olarak kullanan siyasi teşekkülün Kök-Türk imparatorluğu olduğu bilinmektedir. Kök-Türkler'in ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı olarak kullanılmışken, sonradan Türk Milletini ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır.

MS. 585 yılında Çin İmparatoru'nun Kök-Türk Kağanı “İşbara”ya yazdığı mektupta "Büyük Türk Kağanı" diye hitap etmesi, İşbara Kağan'ın ise Çin İmparatoruna verdiği cevabi mektupta "Türk Devleti'nin Tanrı tarafından kuruluşundan bu yana 50 yıl geçti" hitapları Türk adını resmileştirmiştir.

Kök-Türk yazıtlarında Türk sözü daha çok "Türk Budun" şeklinde geçmektedir. Türk Budun'un ise Türk Milleti olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla Türk adı bu dönemlerde bir topluluğun veya kavmin isminden ziyade, siyasi bir mensubiyeti belirleyen bir kelime olarak görülmektedir. Yani Türk soyuna mensup olan bütün boyları ve toplulukları ifade etmek üzere milli bir isim haline gelmiştir.

Türk'ün Manası

Türk adına çeşitli kaynak ve araştırmalarda türlü manalar verilmiştir. Çin kaynakları “Tu-küe” (Türk)'ü miğfer olarak, İslam kaynakları ise ses benzetmesine dayanarak terkedilmiş, olgunlukçağı ve benzeri manalar vererek yeni anlamlar üretmiştir.

XIX. asırda “A.Vambery”nin ilmi izaha yakın olan fikrine göre ise Türk kelimesi "TÜREMEK"ten gelmektedir. “Ziya Gökalp” bunu "TÜRELİ" yani kanun ve nizam sahibi olarak açıklamıştır.

Ancak Türk sözünün cins isim olarak "GÜÇ-KUVVET" manasında olduğu, buradaki Türk kelimesinin milletin adı olan "Türk" kelimesi ile aynı olduğu “A.V.Le Coq” tarafından ileri sürülmüştür. Bu iddia Kök-Türk kitabelerinin çözücüsü olan “V.Thomsen” tarafından kabul edilmiş, aynı iddia “G.Nemeth”in tetkikleri ile de ispat edilmiştir.

Ayrıca Türk kelimesinin cins isim olarak "ALTAYLI" (Ceyhun ötesi Turanlı) kavimlerini ifade etmek üzere 420 yıllarına ait bir Pers metninde, daha sonradan 515 hadiseleri dolayısıyla "Türk-Hun" (Kudretli-Hun) tabirleri de geçtiği bilinmektedir.

İran kaynaklarında Türk sözü "Güzel İnsan" karşılığında kullanılırken, XI. yy'da “Kaşgarlı Mahmut” "Türk adının Türkler'e Tanrı tarafından verildiğini " belirterek, "Gençlik, kuvvet, kudret ve olgunluk çağı" demek olduğunu bir kez daha belirtmiştir.

Tarihçiler ise Türk kelimesinin "Güçlü-Kuvvetli" anlamına geldiğini kabul etmektedirler.
Türk Soyu

Tarihte Türk ırkı hakkında çeşitli tasvirler yapılmıştır. Çin, Latin ve Grek kaynaklarında Türkler daha çok Moğol tipinde tasvir edilmişlerdir. Bunun sebebi ise Türklerin tarih boyunca en çok temasının Moğollar'la olmasıdır. Moğol kitleleri yıllarca Türklerin idaresinde yaşamış, göçlere, savaşlara Türklerle beraber katılmışlardır. Bunun sonucunda bu kaynaklar Türk ile Moğol tipini birbirine karıştırmıştır.

Son yarım asır içinde yapılan ilmi çalışmalar ve araştırmalar sonucu Türklerin beyaz ırka mensup bulundukları, yeryüzünde mevcut üç büyük ırk grubundan "Europid" adı verilen grubun "Turanid" tipine mensup bulundukları anlaşılmıştır. Kafa yapıları "Brakisefal" (yuvarlak kafalı)dır. Türklerin kendilerini başta "Mongolid" Moğollar olmak üzere diğer topluluklardan ayıran antropolojik çizgilere sahip oldukları tespit edilmiştir. Türklerin hakim vasfı beyaz renk, düz burun, değirmi çene, hafif dalgalı saç, orta gürlükte sakal ve bıyıktır.

Turan tipine örnek olan Orta Asya, Maveraünehir ve diğer Yakın Doğu Türkleri beyaz tenli, koyu parlak gözlü, değirmi yüzlü, endamlı, sağlam yapılı erkek ve kadınları ile Ortaçağ kaynaklarında güzelliğin timsali olarak gösterilmiş, hatta İran edebiyatında Türk sözü "Güzel İnsan" manasında kullanılmıştır.

Tevrat'ta nakledilen bir rivayette ise Türk soyunun Ham ve Sam'dan değil, “Yafes”den türemiş olarak beyaz ırktan geldiği gösterilmiştir.
Türk Yurdu

Yeryüzünde 350 milyonu aşan sayıları ile çok geniş bir bölgeye yayılan Türklerin ilk anayurdu'nun tespiti birçok bilim adamını asırlarca meşgul eden büyük bir konu olmuştur. Bilim adamları ve araştırmacılar yaptıkları çalışmalar sonucu Türklerin ilk Anayurdu ile ilgili bir çok iddialar ortaya atmışlardır.

•Tarihçiler, Çin kaynaklarına dayanarak Altay Dağlarını,
•Etnologlar, İç Asya'nın kuzey bölgelerini,
•Dil araştırmacıları, Altaylar'ın veya Kingan Dağları'nın doğu ve batısını,
•Kültür Tarihçileri, Altay-Kırgız Bozkırları arasını,
•Sanat tarihçileri, Kuzeybatı Asya sahasını,
•Antropologlar ise Kırgız Bozkırı-Tanrı Dağları arasını

ilk Türk Anayurdu olarak iddia etmişlerdir.

Bütün bu araştırmalara göre ilk Türk yurdunun kesin sınırlarını çizmek mümkün olmamaktadır. Zira Türklerin ilk zamanlardan itibaren çok geniş bir sahaya yayılmaları bu tespitte güçlük çıkartmaktadır.

Bununla beraber son yıllarda yapılan dil araştırmaları ve yukarıda yapılan çalışmalar göz önüne alındığında , ilk Türk yurdunun "Altay Dağları'ndan, Urallar'a kadar uzanan , Hazar Denizi Kuzeydoğu Bozkırlarından,Tanrı Dağları'nı kapsayan çok geniş bir bölge olduğudur."

Tarihi akış içerisinde meydana gelen göçler sonucu Anayurtları'ndan çok uzak mesafelere ve geniş bir coğrafi alana yayılan Türkler, bugün Balkanlar'dan doğuya Çin Seddi'ne, Kuzeyde Sibirya Bozkırları'ndan Güneyde Horasan, Afganistan, Tibet'e kadar olan bölgeleri yurt tutmuşlardır.



Yorumlar - Yorum Yaz