Sevr'ın karşılığı: Türkleri tarihten sileceğiz!
ABD’NİN VE AVRUPA BİRLİĞİ PARLAMENTOSUNUN TÜRK DÜŞMANLIĞI VE SEVR HEDEFLERİNİN KANITLARI:Alman eski başbakanı Schmidt ABD’nin Türkiye’yi parçalamak istediğini bir kaç kez tekrarladı, Phoenix kanalında ünlü sunucu Sabine Christiansen’in programına katılan Schmidt çok kesin konuştu[1]. Başka toplantılarda da aynı sözlerini tekrarlayan Scmidt, hiç olmazsa dürüst davranmakta ve gerçekleri dile getirmekte.
Amerikan Silahlı Kuvvetler dergisinde ilk kez yayınlanan Türkiye’nin parçalanmış haritaları zaten gayet normalmiş gibi tüm sitelerde ve pek çok basın kuruluşunda geleceğin haritaları olarak yayınlanmaya başlandı. ABD dışişleri bakanı Condi Rice içlerinde Türkiye’nin de olduğu 24 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi planlayan Büyük Ortadoğu Projesinin başladığını ve hızla sonuca varacaklarını açıkladı. Bu planın bir parçası olarak İsrail sudan sebeplerle Lübnan’a saldırıp, 10 bine yakın sivil masum insanı katletti ve soykırım yaptı! Bunu takiben Kuzey Iraktaki Kürtlerin ABD'li danışmanı Galbraith ‘Türkiye bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasını engelleyemeyecek, Kürdistan’ın kurulması kaçınılmaz’ dedi. Bunların hepsi resmi açıklamalardır. Bu koşullarda bizim yöneticilerimiz Lübnan’a, İsraili korumak ve Hizbullahla karşı karşıya kalmak için asker gönderme peşinde. Türk tarihinde hiç bir zaman, bir yönetim kendi ülkesine karşı bu kadar acımasız ve ihanet içinde olmadı. Bizi parçalamak isteyen bir projenin eşbaşkanlığını yapıyoruz ve bizi parçalamak isteyen güçlere destek olsun diye Türk Silahlı Kuvvetlerini, George Soros’un istediği gibi ‘kanlarını pazarlamak için’ ön saflara gönderiyoruz. Halbuki Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapması gereken, Barzani’nin ve Kuzey Iraktaki Kürdistan kuracağını söyleyen unsurların tepesine binmektir; çünkü Kuzey Irakta’ki bir Kürdistan bizim kırmızı çizgimizdir, kabul edilemez!
Peki bize dostmuş gibi davranan Almanlar ve Avrupalılar daha mı farklıdırlar, ne istemektedirler? Başbakan Schmidt Kürtler ve Kürdistan hakkında daha mı farklı düşünmektedir? Onların Türkiye ile ilgili yaklaşımları soğuk savaşın bittiği 1991’den sonra ne olmuştur? Avrupa Birliği Parlamentosu Türkiye ile ilgili ne kararlar almıştır bir onlara bakalım.
Hüseyin Mümtaz’ın bir yazısından alıntı yaparsak, ek protokolle birlikte yakın bir gelecekte Türkiye’den son istenenlerin özeti şunlardır:
-TSK, sadece askeri konularda, o da hükümetin izniyle konuşabilecek.[2] (Türk Silahlı Kuvvetlerinin tasviyesinin ilerleyen adımları!)
-Milli güvenlik stratejisinde, özellikle komşu ülkelerle ilişkilerde, TSK söz sahibi olmayacak. (MGK’nın ve TSK’nın ülke yönetiminden tam tasviyesi)
-Hakim ve savcılar Türk değil, Avrupa hukukuna göre karar verecek. (Türk Hukuk Sisteminin Tasviyesi ve AB’nin hukuk boyunduruğuna girmemiz. Arkasından bizzat terörle mücadele etmiş TSK’nın emekli ve aktif paşalarının ve subaylarının müebbet hapisle ve terör suçuyla yargılanması gelecek)
-AİHM’in tüm kararları zamanında ve tam uygulanacak. (AB mahkemelerini ve iradesini Türkiye’ye uygulayarak tam tahakküm ve sömürgeleştirme zihniyeti)
-Güneydoğu’daki askeri operasyonlar sınırlandırılacak.(Kuzey Kürdistan devletine ve Kürtçü terörist gruplara iç isyan için zemin hazırlanması)
-Kürt sorunu diyalog dahil kapsamlı gelişmelerle çözülecek. (Diyalogla kastedilen elimizle bize ülkemizi parçalattırıp, Kuzey Kürdistan’ın kurulmasını sağlamak)
-Koruculuk kaldırılacak. (Hedefleri terörü ve Güney Doğudaki Kürt egemenliğini arttırmak)
-Mayınlı bölgeler temizlenecek.(Bu bölgeler İsrail şirketleri tarafından ve Büyük İsrail planı için temizlenecek)
-TCK 301 başta, ifade özgürlüğü ile ilgili maddeler AB standartlarında olacak. Mesela, Ermeni soykırımı olmadı demek suç sayılacak. (Ermeni soykırımının Türkiye’de de kabulü için zemin hazırlanıyor, ardından Ermenilere toprak verilmesi soykırım tazminatı olarak gelecek, daha sonra da Kürt, Rum Pontus, Helen soykırımları da sırada; bunlar için de sistematik toprak talepleri gelecek)
-Terörle Mücadele Yasası’yla özgürlükler kısıtlanmayacak. Yani bölücülük, örgüt propagandası serbest olmaya devam edecek. (Pek çok bölücülük faaliyeti AB ve ABD tarafından Türkiye’ye pompalanacağı için, bölücülük suç olmaktan çıkıyor)
-Gayrı Müslim azınlıkların kilise, mülkiyet, eğitim sorunları giderilecek. Türk vatandaşı veya değil, tüm papazlara oturma ve çalışma izni verilecek. Kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri tüm mülkler azınlık vakıflarına devredilecek. (Misyonerlik faaliyetlerinin hızla doruğa çıkmasıyla, planlanan yönetici bir protestan sınıf oluşturuması, bu 2050’ye kadar İstanbul nüfusunun % 5-10’u arasında planlanmıştı, misyonerlik Anadolu’ya da yayılacak)
-Papaz Okulu, bizim yasalarımıza göre değil, imtiyazlı ve uluslararası keşiş okulu olarak açılacak. (İstanbul’da Bizansın inşaa planlarının ilk adımları)
-Gökçeada ve Bozcaada’daki Rum azınlığın tüm istekleri karşılanacak. (Bu bölgelerin gelecekte işgalinin önü açılıyor)
-Alevi vatandaşlarımıza statü ve temsil hakkı verilecek. (Türkiye’yi alevi-sunni, Türk-Kürt, laik-anti laik çatışması noktasına getirmeyi planlayan parçalama ve atomize etme hareketi, Sevr’dekinden daha fazla parçalara bölmeyi düşünüyorlar)
-Kürtçe radyo-tv yayınlarında hiçbir sınırlama olmayacak. (Kürdistanın geliştirilmesi için onlara sınırsız kültür yayma hakkı)
-Türkçe dışındaki dillerin öğrenilmesi teşvik edilecek. (Kendi ülkelerinde başka dil konuşmayan İngiliz, Alman ve Fransızlar bizim Türkçe’den arınmamızı, başka diller öğrenmemizi istiyorlar)
-Azınlıkların (Kürt kökenli vatandaşlarımız) korunmasında, sadece bizim değil, bazı AB üyesi ülkelerin bile imzalamadığı, imzalayanların ise uygulamadığı Azınlıkların Korunması Sözleşmesi, en iyi şekilde uygulanacak. (Süryani, Keldani vb. bir sürü azınlık yaratılacak ve bu azınlıkların kültürel hakları pompalanacak, böylece Türkiye daha fazla atomize edilecek)
-İyi komşuluğu etkileyecek hareket ve tehditlerden kaçınılacak. Yani Ege’de Yunan isteklerine evet denilecek. (Yunanistan’ın 12 mil gibi her isteğine boyun eğilip Ege denizinde balık bile tutamayacağız, tüm Ege Yunanlılara verilecek; böylece Ege bölgesinin kendini savunma imkanı ortadan kaldırılacak)
-Ermenistan sınırı açılıp, diyalog kurulacak. (Ermenistan’a yeni yollar açılıp İngilizler’in satın almakta oldukları Artvin üzerinden Karadeniz’e açılıp, Van, Ardağan üzerinden toprak verlmesi sağlanacak)
-Uluslararası Ceza Mahkemesi kabul edilecek. (Bu yasa ile TSK tamamen tasviye edilip tüm komutanlar ve üst rütbeli subaylar müebbet hapisle sivil mahkemelerde yargılanacaklar ve Türkiye’nin ulusal güvenliğini savunmak suç olacak, TSK ne iç, ne de dış düşmanla baş edemeyecek, ABD bildiğiniz gibi bu mahkemeleri kabul etmemektedir)
-Ve Türkiye’nin güvenlik ile dış politikası tamamen AB’ye endekslenecek. “ (Bu son madde altın vuruş, tüm güvenlik politikalarınız AB’ye endekslenirse, TSK’nın tam tasviyesi, Jandarmanın kaldırılması, AB kontrollü küçük bir polis gücünün Türkiye’de tam hakimiyeti ardarda gelecek)
İsterseniz konuyu biraz daha derinleştirip, içine girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği Parlamentosu Türkiye ile ilgili 1991’den itibaren ne kararlar almış onu bir irdeleyelim[3]:
AVRUPA BİRLİĞİNİN SEVR PLANLARI:
1. KONU:
Azınlıkların durumlarına ilişkin olarak;
AB Parlamentosu 22.12.1993 Tarihli Kararı:
"TÜRK Devletinin bütünlüğü, yalnızca Kürtlerin kendi dillerini kullanma ve öğrenme hakkıyla ve gelenek ve göreneklerinin varlığını sürdürmesiyle, fakat aynı zamanda uygun düzeylerde idari özerklikle de uyumlu olabilmelidir."
Tercümesi (Ü. Sayın) : AB parlamentosu aslında Türk devletinin anayasasında yazan bölünmez bütünlük diye bir kavramı tanımamaktadır. Ancak Kürtlere kendi kültürlerini kendi topraklarında yaşama özgürlüğü verilirse kalan toprakların bir kısmında Türkler kendi bütünlüklerini sağlayabilirler, aynı SEVR’deki gibi.
AB Parlamentosunun 24.10.1996 Tarihli Kararı:
(1) "AVRUPA Parlamentosu, Dünya'nın her tarafındaki milyonlarca Ortadoks Hristiyan için, Konstantinopolis'teki (dikkat ediniz! İSTANBUL yerine bu isim kullanılmıştır) Patrikhanenin, önemini göz önünde bulundurarak, TÜRK yetkililerinin Ekümenik Patrikhanenin tam olarak korunması konusundaki yükümlülüklerinin farkında olarak, Ekümenik Patrikhanenin ve diğer dinsel yerlerin binalarının korunması yönünde, gerekli önlemleri alması için, TÜRK yetkililerine çağrıda bulunur."
Tercümesi (Ü. Sayın): 1. Biz aslında Türkiye’den ayrı bir Konstantinopolis istiyoruz.
2. Bu Konstantinopolis içinde de Vatikan benzeri bir Ekümenik patrikhane istiyoruz. Bu patrikhane bir devlet olarak tüm dünyadaki Ortodoksları yönetecektir.
(2) "AVRUPA Parlamentosu, Patrikhaneye doğrudan bağlı olan HEYBELIADA Ruhban Okulunun derhal yeniden açılması çağrısında bulunur."
AVRUPA Parlamentosu Komisyonu, HEYBELİADA Ruhban Okulu'nun yeniden faaliyete geçirilmesi konusunda yaptığı açıklamada; "Ancak Hristiyan Kiliseleri, özellikle mülkiyetle ilgili olarak, zorluklarla karşı karşıya bulunmaya devam etmektedir. HEYBELİADA'daki Ortodoks Ruhban Okulu'nun 1971 yılında kapatılması konusunda bir ilerleme bildirilememiştir. Çeşitli kiliselerin yasal statülerinin tanınmamış olması, dini "personelin"" TÜRKİYE'ye erişebilmesi de dahil olmak üzere, bazı kısıtlamalar yaratmaktadır." demektedir.
Ayrıca, aynı gün "İMF ve Dünya Bankası tarafından finansal destek sağlanmış ve yeni ekonomik planın uygulanma boyutuyla ilgili önemli sayıda yasa 2001 yılının ikinci çeyreğinde hızlı bir biçimde kabul edilmiştir. Bu reformların amacı krizin aşılması ve AB üyeliği için ekonomik kriterlerin yerine getirilmesine yardımcı olmaktır." şeklinde açıklamada bulunmuştur.
Tercümesi (Ü. Sayın) : Biz Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasını ve Osmanlı dönemindeki ajanlık ve misyonerlik faaliyetlerini yürütmesini istiyoruz. Siz de bu bir hristiyan klübü olan Avrupa Birliğinin tüm dinsel yaptırımlarına hizmet etmek zorundasınız, aynı SEVR’deki gibi.
Avrupa Komisyonu 08.11.2000 Tarihli Raporunda:
"HEYBELİADA'daki Ruhban Okulu'nun kapalı kalması konusu da dahil olmak üzere, 1923 LOZAN Antlaşması kapsamında olsunlar olmasınlar, Müslüman olmayan tüm kesimlerin somut taleplerinin, gerektirdiği gibi incelenmesi gerektiğini" belirtmektedir.
Tercümesi: Aslında kusura bakmayın bizim LOZAN’ı falan da diğer maddelerde göreceğiniz gibi taktığımız yok, ama müslüman olmayanların özel eğitimi ve ajan faaliyetlerinin yeniden inşaa edilmesi ile ilgili Ruhban Okulu mutlaka açılmalıdır.
YUKARIDAKİ MADDELERE KARŞILIK GELEN SEVR KARARLARI:
Madde 36: ....Sözleşmelerin hükümlerine, özellikle soy, din ve dil azınlıklarının haklarına dürüst bir biçimde saygı göstermekte kusur ederse..
Madde 72: Soy, dil ve din azınlıklarını da içeren ve halkın bütün kesimlerinin oransal temsilini sağlayacak nitelikte bir seçim sistemiyle, yerel bir Parlamento kurulacaktır.
Madde141 : TÜRKİYE, TÜRKİYE'de oturan herkesin, doğum, bir ulusal topluluktan olmak, dil soy ya da din ayrımı yapılmaksızın, yaşamlarını ve özgürlüklerini korumayı, tam ve eksiksiz olarak sağlamayı yükümlenir.
TÜRKİYE'de oturan herkes, her inancın, dinin ya da mezhebin gereklerini, ister açıkta, ister özel olarak özgürce yerine getirme hakkına sahip olacaktır.
Madde 147 : Soy, din ya da dil azınlıklarından... ...bağımsız olarak ve Osmanlı makamları hiçbir biçimde karışmaksızın, giderlerini kendileri ödemek üzere, her türlü hayır kurumlarıyla, dinsel ya da sosyal kurumlar, ilk, orta ve yüksek okullarla, başka her çeşit öğretim kurumları (Buralarda kendi dillerini özgürce kullanmak ve kendi dinlerini özgürce uygulamak hakkında da sahip olarak...) kurmak, yönetmek ve denetlemek konularında eşit hakka sahip olacaklardır.
2. KONU :
Sözde KÜRDİSTAN'ın kurulması faaliyetlerine ilişkin olarak;
17.09.1992 Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"TÜRK Güvenlik Güçleri, 1992 yılında 205 kişiyi yargılamadan idam etmiştir. TÜRKİYE'nin güneydoğusunda sürmekte olan olağanüstü hal, derhal kaldırılmalı; TÜRKİYE'deki Kürt sorunu ile ilgili olarak, bir uluslararası konferans düzenlenmelidir."
Tercümesi: Türk Silahlı Kuvvetleri sürekli Kürtlere işkence ve soykırım yapmaktadır. Biz ise Kürt devletinin kurulması için Avrupa Birliği olarak her türlü desteği vereceğiz. PKK’yi ve Kürtçüleri, Barzaniyi ve Kürtçü aşiretleri terörist olarak tanımıyoruz. Onlar AB nezninde işgal altında bulunan vatanları için çarpışan birer gerilladır, terörist değil! Bu nedenle Avrupa Birliği PKK isimli örgüte ve Kürtçülere karşı yürütülen tüm faaliyetleri ve Türklerin Yurt savunması dediği şeyi katliam olarak niteliyoruz... Aynı SEVR’deki gibi Türklere pek çok soykırım atfediliyor.
22.12.1993 Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"TÜRK Devletinin bütünlüğü, yalnızca Kürtlerin kendi dillerini kullanma ve öğrenme hakkıyla ve gelenek ve göreneklerinin varlığını sürdürmesiyle, fakat aynı zamanda uygun düzeylerde idari özerklikle de uyumlu olabilmelidir."
18.01.1996 Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"Kürt vatandaşlarının TÜRKİYE içinde bir tür kültürel özerklik elde etmeleri için, barışçıl yollardan çaba gösterme haklarını tanır."
10.06.1996 Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"AVRUPA Parlamentosu, TÜRK yetkililerden TÜRKİYE'de bulunan tüm kürtlerin haklarını tanımasını ister."
19.06.1996 Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"AVRUPA Parlamentosu, TÜRK Silahlı Kuvvetlerinin sürdürdüğü Askeri Operasyonlardan ve Kürdistan'daki (Güneydoğu Anadolu Bölgemize Kürdistan diyor!) anlaşmazlığa barışçıl bir çözüm bulma yollarını aramayı reddetmesinden büyük kaygı duyar."
20.06.1996 Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"AVRUPA Parlamentosu, çıkmazı aşmak ve sorunun barışçıl biçimde siyasi bir çözüme doğru gidebilmesi için, ülkenin güneydoğusundaki askeri operasyonları durdurması ve tüm Kürt örgütlerle görüşmelere başlaması için TÜRK Hükümetine çağrıda bulunur."
19.09.1996 Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"AVRUPA Parlamentosu, T ÜRKİYE'nin Kuzey IRAK'ta bir güvenlik bölgesi yaratma niyetini mümkün olan en sert terimlerle reddeder ve bu girişimi ciddi bir uluslararası hukuk ihlali olarak değerlendirir. TÜRKİYE'yi bu plandan vazgeçmeye ikna etmesi için, AB Konseyi'ne çağrıda bulunur."
17.09.1998 Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"AVRUPA Parlamentosu, TÜRKİYE'nin Kuzey IRAK işgalini lanetler ve PKK terörizmiyle başetme ihtiyacının milletlerarası sınırların ihlal edilmesini haklı kılmadığını düşünür." " Kürt kimliğinin yasal olarak tanınarak, PKK'nın ateşkes çağrısına uyulması isteniyor ve TÜRK Ordusunun, Kuzey IRAK'a girmesi işgal olarak tanınmakta ve lanetlenmektedir."
Avrupa Parlamentosu Genişleme Grubu'nun 10.02.2000 Tarihinde Hazırladığı "TÜRKİYE ve Avrupa Birliği ile İlişkiler" Raporundan Aynen:
(1)"AB kurumlan, TÜRK Hükümetinden Kürt halkına uyguladığı baskılara siyasi bir çözüm bulmasını ister."
(2) (AVRUPA) Parlamentosu, "15 OCAK 1998 tarihli kararıyla, bu sorunun çözümü için uluslararası düzeyde girişimde bulunması için AVRUPA Birliği'ne çağrıda bulundu ve Konsey'e ve üye devletlere de Kürtlere karşı insan hakları ihlalleri sorununu Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Komisyonu'nda gündeme getirmeleri çağrısını yaptı."
(3) "TÜRKİYE'nin AVRUPA Birliği'ne üyeliği görüşüyle bir plan doğrultusunda KOPENHAG Kriterlerini yerine getirecekse, Kürt sorununun çözüme kavuşturulmasının hayati önemde olduğunu vurguladı."
15.11.2000 Tarihli Kararı:
'AVRUPA Parlamentosu, TÜRK yetkililerine, Kürt toplumunun siyasi temsilcileriyle, özellikle de ülkelerinin güneydoğusundaki kentlerin belediye başkanlarıyla diyaloga girmeleri çağrısında bulunur."
Yukarıdaki maddelerin tercümesi: Avrupa Parlamentosu Türkiye’nin güney doğusunu KÜRDİSTAN olarak tanımaktadır. Türk Ordusunun PKK terörizmine veya ülkenin bölünmez bütünlüğünü korumaya karşı yaptığı her eylem katliam, soykırım ve işkencedir. Türk Ordusu gerilla savaşı yaparak ülkelerini savunmakta olan Kürt halkına karşı yaptığı bu savaşı sonlandırıp, doğu ve güney doğu Anadolu’yu terkedip, bu bölgeleri Kürtlere bırakmalıdır ve Kürtlerin böylece kendi kültürlerini gerçekleştirmelerini sağlamalıdır. Türk Ordusu Kuzey Irak’a ülkesini savunmak ve teröristlerle mücadele etmek için bile giremez! Yani kısacası Avrupa Birliği Parlamentosu aslında Türkiye’nin parçalanmasını ve Doğu’da bir Kuzey Kürdistan kurulmasını istemektedir, aynı SEVR’deki gibi!
KÜRDİSTANLA İLGİLİ KARARLARIN SEVR KARŞILIGI
Madde 62 : FIRAT'ın doğusunda, ileride saptanacak ERMENİSTAN'ın güneyinde................. saptanan SURİYE ve IRAK
ile TÜRKİYE sınırının kuzeyinde, Kürtlerin sayıca üstün bulunduğu bölgenin yerel özelliğini, işbu antlaşmanın yürürlüğe konulmasından başlayarak altı ay içinde ISTANBUL'da toplanan ve İNGİLİZ, FRANSIZ ve İTALYAN Hükümetlerinden her birinin atadığı üç üyeden oluşan bir Komisyon hazırlayacaktır.............. ...... bu plan Süryani ve Geldaniler ile bu bölgelerin içindeki öteki etnik ve dinsel azınlıkların korumasına ilişkin tam güvenceleri de kapsayacaktır...
Madde 63 : Osmanlı Hükümeti 62. Maddede öngörülen komisyonlardan birinin yada ötekinin kararlarının, kendisine bildirildiğinden başlayarak üç ay içinde kabul etmeyi ve yürürlüğe koymayı şimdiden yükümlenir.
Madde 64 : İşbu Antlaşmanın yürürlüğe konuşundan bir yıl sonra, 62. Maddede belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun TÜRKÎYE'den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyine başvururlarsa ve Konseyde bu nüfusun bu bağımsızlığa yetenekli olduğu görünüşüne varırsa ve bu bağımsızlığı onlara tanımayı TÜRKİYE'ye salık verirse, TÜRKİYE bu öğütlemeye (Tavsiyeye) uymayı ve bu bölgeler üzerinde bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeyi şimdiden yükümlenir.
Bu vazgeçmenin ayrıntıları Başlıca Müttefik Devleterle TÜRKİYE arasında yapılacak özel bir sözleşmeye konu olacaktır. Bu vazgeçme gerçekleşirse ve gerçekleşeceği zaman, KÜRDİSTAN'ın şimdiye dek MUSUL İlinde kalmış kesiminde oturan Kürtlerin, bu Bağımsız Kürt Devletine kendi istekleriyle katılmalarına, Başlıca Müttefik Devletlerce hiçbir karşı çıkışta bulunulmayacaktır.
3. KONU:
YUNANİSTAN'ın topraklarının AB'nin koruması altında olması hususlarına ilişkin olarak;
15.02.1996 Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"TÜRKİYE'nin AVRUPA BiRLİĞİ'nin bir üye devleti olan YUNANİSTAN'in egemenlik haklarını tehlikeli bir biçimde ihlal etmesinden ve EGE'deki askeri gerginliğin artmasından ciddi biçimde kaygı duymaktadır. YUNANİSTAN'ın sınırlarının, aynı zamanda AVRUPA BiRLİĞİ'nin dış sınırlarının parçası olduğunu vurgular."
(AVRUPA Parlamentosu, Doğu EGE'de KARDAK Adası ile ilgili olarak, TÜRKİYE'nin proaktif askeri operasyonlarından kaygı duymaktadır. KARDAK adası; 1923 yılındaki LOZAN Antlaşması, 1932 yılında İTALYA ve TÜRKİYE arasındaki protokol ve 1947 PARİS Antlaşmasına göre, Oniki Adalar grubuna dahildir ve 196O'lı yıllardaki TÜRK haritaları bile bu adaları, Yunan toprağı olarak göstermektedir.)
17.09.1998 Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
AVRUPA Parlamentosu, TÜRKİYE'den "EGE'deki, özellikle KARDAK adasına ve kıta sahanlığının sınırlarının belirlenmesine ilişkin olarak, farklılıkların giderilmesine çalışılmasında uluslararası hukuk ilkelerine saygı gösterilmesini" istemektedir.
YUNANİSTANLA İLGİLİ KARARLARIN SEVRDEKİ KARŞILIĞI
Madde 84 : .... TÜRKİYE, eski Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa kıtasında ve işbu Antlaşma ile saptanan TÜRKİYE sınırları ötesindeki bütün haklarından ve sıfatlarından YUNANİSTAN yararına vazgeçer.
Madde 122 : TÜRKİYE, şimdi İTALYA'nın işgalinde bulunan EGE Denizi adaları ile bunlara bağlı adacıklar üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından İTALYA yararına vazgeçer.
Madde 84 : .... TÜRKİYE, eski Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa kıtasında ve işbu Antlaşma ile saptanan TÜRKİYE sınırları ötesindeki bütün haklarından ve sıfatlarından YUNANİSTAN yararına vazgeçer.
Madde 122 : TÜRKİYE, şimdi İTALYA'nın işgalinde bulunan EGE Denizi adaları ile bunlara bağlı adacıklar üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından İTALYA yararına vazgeçer.
4. KONU :
KIBRISLA İLGİLİ KARARLAR
06.10.1999 Tarihli Kararı:
"AVRUPA Parlamentosu, TÜRK Yetkililerinin KIBRIS konusunda ilgili BM kararlarının kabulü ve uygulanması temelinde ve (KIBRIS'ın) AVRUPA Birliği'ne katılması konusundaki görüşmelerin kesintisiz bir biçimde sürdürülmesinden bağımsız olarak, siyasi bir çözüm bulunmasına bir kez daha aktif bir biçimde katkıda -bulun masını istar,"
Avrupa Parlamentosu Genişleme Grubu'nun 10.02.2000 Tarihinde Hazırladığı "TÜRKİYE ve Avrupa Birliği ile İlişkiler" Raporundan Aynen:
"TÜRKİYE, KIBRIS Cumhuriyeti topraklarının %37'sini, yasa dışı bir biçimde işgal etmektedir. Genişleme süreci 31 MART 1998 tarihinde başlatılmıştır ve 10 KASIM tarihinde de aralarında KIBRIS'ın da bulunduğu ilk ülke grubu ile katılma görüşmeleri başlamıştır. Üyelik, adanın tümünü kapsamalı ve adayı bölen anlaşmazlığa barışçıl bir çözümün bulunmasıs ürecini hızlandırılmalıdır."
25.10.2001 Tarihli Kararı:
AVRUPA Parlamentosu, KIBRIS sorununa kapsamlı ve tatmin edici bir çözüm aramada süren tıkanıklık, sürmekte olan çabalan zayıflatarak genişleme sürecini ciddi bir biçimde aksatacak niteliktedir...
Tercümesi: Türk Ordusu Kıbrısı işgal etmektedir. Hemen Kıbrıstan çekilmeli ve Kıbrısı tamamen Yunanlılara bırakmalıdır. Zamanla nasıl olsa biz Avrupa Birliği olarak orada kalan Türkleri ya assimile ederiz ya da kovarız. Türkiye Kıbrısla ilgili tüm haklarından vazgeçmelidir aynı SEVR’deki gibi.
KIBRISLA İLGİLİ KARARIN SEVR KARŞILIĞI:
Madde 116 : TÜRKİYE, bu adanın Padişah'a ödenen vergiye olan hakkını da içermek üzere, KIBRIS üzerinde ya da KIBRIS'a ilişkin bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçer.
5.KONU
ERMENİ iddialarına ilişkin olarak;
15.11.2000 tarihli AB Parlamentosu Kararı:
(1) AVRUPA Parlamentosu, 1980'li yıllardan beri 1915-1917 olaylarını Birleşmiş Milletlerin 09 ARALIK 1948 tarihli kararındaki "Soykırım" olarak ilan etti ve TÜRK Hükümetinin bunu kabul etmesini istedi; TÜRKİYE'nin bu olguyu reddetmesinin AVRUPA Birliği üyeliğinin kesin engeli olduğunu açıkladı.
(Burada sözde Ermeni Soykırımının kabul edilmesinin Avrupa Birliğine girmek için kesin şart olduğundan bahsediliyor!)
Tercümesi: Türkler Ermenileri 1915’de katletmişlerdir, biz Avrupa Birliği Parlamentosu olarak buna inanıyoruz, zaten kanunlarımıza geçirdik. Zaten aksini iddia edenleri de hapis cezasına çarptırıyoruz. Kızılderileri katleden ya da 200 yıl zencileri köle olarak kullanan ABD’yi, Cezayirlileri katleden Fransayı, Türkleri-Çingeneleri-Yahudileri ve tüm Avrupa’yı katleden Almanları, tüm dünyayı sömürge haline getirip Hindistandan-Uzak Doğu’ya kadar her yerde halkı katleden İngilizleri, vb. katliamcıları görmüyoruz, çünkü bizim kanunlarımız tek taraflı çalışır. Bu Ermeni soykırımının bedeli Türkiye’den toprak ve tazminat talebidir. Eğer soykırımı tanımazsanız hiç bir şekilde Avrupa Birliğine girmek için bile müzarekerelere başlamayız. Bunun arkasından Kürt, Helen, Rum Pontus, Süryani soykırımlarının geleceğini de her halde anlamışsınızdır, ama biz yumuşak yumuşak sizi alıştırıyoruz, canınız çok yanmasın diye! Aynı SEVR’de olduğu gibi!
ERMENİLERLE İLGİLİ KARARIN SEVR KARŞILIĞI
Madde 142 : ....Osmanlı Hükümeti savaş süresince TÜRKİYE'de yapılan topluca öldürmeler sırasında, kişilere verilen zararları en geniş ölçüde karşılamak için, 1 KASIM 1914'den beri herhangi bir soydan ya da dinden olursa olsun, ortadan yok olmuş, zorla götürülmüş, gözaltı (enterne) edilmiş ya da tutuklanmış kişilerin aranması ve kurtarılması için kendisinin ve Osmanlı Makamlarının tüm desteğini sağlamayı yükümlenir.
Madde 144 : ...Osmanlı Hükümeti, 1 OCAK 1914 'den beri topluca öldürülme korkusuyla ya da başka herhangi bir zorlama yüzünden, yurtlarından kovulmuş, Türk soyundan olmayan Osmanlı uyruklarınn (öncelikle Ermenilerin) yurtlarına dönüşlerini ve yeniden işlerine başlayabilmelerini, olabildiği ölçüde kolaylaştırmayı resmen yükümlenir.
6.KONU :
Mali hususlara ilişkinolarak;
Avrupa Komisyonu 08.11.2000 Tarihli Raporunda:
(1) AVRUPA Birliği, devlet yetkilerinin merkezi idareden mahalli idarelere devrini savunmakta ve bu amaçla mahalli idareler reformu yasa tasarısının kabulünü istemektedir; "Merkezi idarenin mahalli yönetim üzerindeki denetimi güçlü olmaya devam etmektedir. Daha öte bir ademimerkeziyetçiliği amaçlayan ve halen bakanlıklar arasında görüşülmekte olan mahalli yönetime ilişkin yasa taslağının kabul edilmesi beklenmektedir."
(2) AVRUPA Komisyonu, TÜRKİYE sendikacılık hareketinin, "Mezarda Emeklilik" olarak nitelendirdiği ve "Sosyal Güvenlik Reformu" adı altında sürdürülen uygulamaları da desteklemekte ve bunlara acilen ihtiyaç olduğunu belirtmektedir.
AB Parlamentosunun 25.10.2001 Tarihli Kararı:
"AVRUPA Parlamentosu, Ülkeyi finansal krizden çıkarmak için gerekli olan ekonomik reformların uygulanmasında TÜRK Hükümeti 'tarafından yapılan girişimleri memnuniyetle karşılar; ekonomiye istikrar kazandırmak için gerçekleştirilen bu çabanın ürünlerini vermeye başladığına inanır."
13.11.2001 Tarihli Kararı:
Ayrıca, aynı. gün "IMF ve Dünya Bankası tarafından finansal destek sağlanmış ve yeni ekonomik planın uygulanma boyutuyla ilgili önemli sayıda yasa 2001 yılının ikinci çeyreğinde hızlı bir biçimde kabul edilmiştir. Bu reformların amacı krizin aşılması ve AB üyeliği için ekonomik kriterlerin yerine getirilmesine yardımcı olmaktır." şeklinde açıklamada bulunmuştur.
Tercümesi: Tüm ekonominizi IMF ve Dünya Bankası aracığıyla esir aldık. Tarımınızı ve hayvancılığınızı çökerttik. Tüm ekonominiz bizim elimizde. Tüm stratejik kurumlarınızı satın aldık. Ekonominizi yok ettik. IMF’ye 300 milyar dolar borcunuz var ve artık bir kölesiniz. Sizi daha iyi köleleştirmek yolunda AB’ye gireceğinizi söyleyerek siz bir havuç gösterip kandırıyoruz. Aslında sizi parçaladıktan ve Konstantinopolis’i kopardıktan sonra size çok SEVR’den çok daha ağır yaptırımlar uygulayıp Türkleri Anadolu’dan atacağız. Güney Doğu’da bir Kürdistan, Güneyde bize bağlı kantonlar, Doğu’da bir Ermenistan, Karadeniz’de bir Rum Pontus kuracağız.
Not: George Soros’a bağlı bir üniversitesinin ileri gelenlerinden bir Profesör şöyle demiştir:
‘ .... Siz ne sanıyorsunuz, 2025’te İstanbul’da bir tek Türk kalmayacak, var olanlar da asimile olacak, gerisi kaçacak, bunun kararı çoktan verildi!’
SEVR KARŞILIĞI
Doç. Dr. Ümit Sayın
facebook/WebmasterSitesi-Aklın ve Bilimin Işığında
Yorumlar -
Yorum Yaz