Eğitimin sektörleştirilmesi sürecine sokulduk, halkımıza kaotik gelen bu süreci anlatmak oldukça zor. Herkes kendi bildiği kadarını anlıyor. Halktan gizli geçirilmiş 5544 sayılı yasadan habersizdir insanımız. Halktan gizlenen en önemli husus DİN EĞİTİMİNİN DE SEKTÖRE DEVREDİLMESİDİR. Adım adım buna geçiriliyoruz, yasaları geçti bile.
Cami-Cemevi birlikte olursa ikisine de din görevlisi tayin etmek ihtiyacı doğar. Bu proje, mezheplere göre din eğitimi veren ortaokul açmaya paraleldir, kilise modelidir.
Ankara Batıkent’te semt sakinlerini tedirgin eden Turgut Özal Mahallesinde açılacağı söylenen İmam Hatip Lisesi hakkında anlatacaklarımı lütfen bu bağlamda düşününüz.
1- İmam Hatip Lisesi değil, Batıkent (Turgut Özal) İmam Hatip Okulu (Ortaokulu) oluyor.
2- Bahçesindeki diğer bina Hacı Bektaşi Veli Dedelik Okulu (Ortaokulu) olacak.
İnternete baktım, Batıkent İmam Hatip Okulu (Ortaokulu) kayıt ilanları var. 4.sınıftan sonra kayıt, 5. sınıftan itibaren de yatay geçiş öğrenci alıyor, kayıtları dolmak üzereymiş, acele edin, diyor. Bkz. http://batikentimamhatip.com/haber_detay.asp?id=564
Dil hatasıyla dolu bir yazıdır, bunlar mı çocuklarımızı eğitecek dedirtiyor.
Duyumlarımıza göre, buradaki diğer binada Hacı Bektaşi Veli İmam Hatip Okulu olacak. Bu çelişkiyi açalım. Geçirilmekte olduğumuz yeni sistemde, DİN SEKTÖRÜ açılımı yapılıyor ve buna göre DİN EĞİTİMİ OKULLARI gerekiyor. Kilise modelidir, AB uyum protokolü bunu gerektirir. Her din ve mezhebe göre din adamı yetiştirme veya ayrı din eğitimi almak isteyenlere cevap verecek din okulları açmak... Bunun yeni anayasada maddesi de hazırdır.
“Alevilik ayrı dindir veya ayrı mezheptir" dedirtmek için yırtınanlara dikkat edilsin.
Hatırlayalım, Tayyip Erdoğan Karaca Ahmet Cemeviyle ilgili konuşması sırasında “Sıkıysa ayrı din olduklarını söylesinler” demişti. Altı çizilecek cümlesi buydu. Aleviliği ayrı din olarak göstermeye doğru tetikleme yapıyorlar. Mezhep kavgası yaptırmak için yolları kinle döşüyorlar.
Bağdat’ta Şiilerin ayrı camisi var, orayı saldırı hedefi yapabiliyor ve böylece günde yüzlerce insan öldürebiliyor. Aynısını bizde yapabilmek için önce ibadet yerlerini ayırmaları lazım. O nedenle önce Cemevine ibadethane demeleri lazım, planları budur.
Hollanda'da dedelik sertifikası veren kursları boşuna açmadılar. Aynısını burada açmak istiyorlar. Oysa Alevilik bir kültürdür, sertifikayla dede olunmaz. Hollanda'da şimdi 25 yaşında "dede" var, Cem TV'de gördük, Türkçe konuşamıyordu.
"Dedelik okulu" diyemeyecekleri için İmam Hatip diyorlar. Mezunları İmam-Hatip olacak mı, HAYIR! Çünkü ders geçme notları öğretmenin elinden alındı, bakanlığın yetkilendireceği yeni sınav şirketlerine veriliyor, yani SINAV PİYASASI Kuruluyor. Burası kimin elinde olacaksa, Dedelik de onun soracağı sorularla olacak, tuzak büyüktür!
Mesleki Yeterlilik Kurumu denilen şu malûm merkezden kotarılıyor bu işler. Din eğitimi buna dahildir. Arkası şudur: Her cemaat, her tarikat, her mezhep, Moon tarikatı, ya da İngiliz servislerinin mezhebi Evangelist Protestanlık dahil her din-mezhep bu okullarda kendi kürsülerini kurarak öğretme serbestliğine sahip olabilecektir. (Yeni Anayasa Madde X.)
Sömürgeci Anayasa geliyor anlayacağınız. Her tarikat böylece kendi müridini yetiştirme ve kendi bağışını/aidatını toplama serbestliği kazanacak, kendi kıyafetiyle okullara girip çıkacak, kim ne inançtadır açıktan görülür olacak.
Daha açığını söyleyeyim, Cami-Cemevi ile İmamlık-Dedelik okulu açmak, Alevileri açığa düşürme planıdır.
Bu oluşuma karşı çıkarken getirilen tüm piyasacı eğitim sistemine de karşı çıkmalıyız, "yeni" diye dayatılan sözde "çağcıl" ve sözde "sivil" anayasaya karşı çıkmalıyız. 5544 sayılı yasayı deşifre etmeliyiz, piyasacı eğitimin moderatörü MYK binasının önünde bunları protesto etmeliyiz. Yoksa, mahallemizde açılacak İmam Okulu binasının önünde protesto etmek, oradaki Türkçe bile bilmeyen yöneticiye, ya da kapıya kayıt için gelmiş veliye laf anlatmaya çalışmak, onlarla sürtüşme yaratmak, birilerinin zaten istediği şeydir. Biz DİN PİYASASI kuruluyor, bunu halka göstermeliyiz.
Cemevleri kültür evi olarak hizmet görebilir. Bu başka şeydir. Buralara ibadet evi dersek, onların istediği tuzağa düşeriz, saldırmak yakmak isteyenler varken, onlara aradıkları malzemeyi sunmuş oluruz.
Aslında şehirde Cemevi olmaz, Cemevi köyde olur. Herkesin Alevi olduğu yerde cem olur, bilenler bu sözümü anlayacaktır. Alevilik bir sosyal kültürdür, bireysel olarak Alevi olunmaz. Örneğin kapısında dilenci olan bir yerde cem olmaz, oysa camilerin önü dilenciyle doludur. Çünkü Musahiplik denilen bir sosyal dayanışma töresi vardır, yoksulu kendinle eşitlemek, onu kalkındırmak töredir. Cem’e katılanın oradakilerden bir kişiye ahi borç vermemiş olması veya kendisinin oradaki bir kişiden borç almamış olması gerekir, katılan herkesin sosyal eşitlenmiş olması temeldir. Çünkü bu bir dayanışma kültürüdür, Birliğimiz Dirliğimizdir sözü lafta değildir. Borç alan emir alır, kula kulluk eder, oysa bu kültürde sadece Allah’a kul olmak ve ondan şefaat dilemek vardır.
Ağız alışkanlığıyla İmam Hatip Lisesi denilmesine bakmayın, bu binalar DİN ORTAOKULU olarak tasarlanmıştır. Camiler Din ortaokullarının uygulama binaları olacak. Her cami başka tarikata göre uygulama yapacak, buna göre camiler de özelleştirilecek, her biri bir tarikata veya cemaate satılacak. Tarikat piyasası, yani tarikat demokrasisi budur. Çünkü, yani küresel ekonominin gerektirdiği din eğitimi modeline geçiriliyoruz. Çünkü, küresel silah şirketlerinin eli palalı dindar kılıklı kindar nesillere ihtiyacı var.
Din sektörü deyince, bir kaç kere yutkununuz, tarikat-cemaat kavgaları giderek kızışır. Bağış toplamak yüzünden ortalık vahşete dönüşür. Şimdiden camilerini ayırdıklarını bilen biliyor. Ortada din kalmaz, kin artar, biri diğerinin camisine girmez, birbirine selam vermez, biri diğerini İslam dışı ilan etme cüreti gösterir, sonunda İslam’ın mesajı olan Birlik gider, Dirlik biter!
İlkokula başlayan çocuklar ilk dört yılda DİSLEKSİ/SALAKSI haline getirildikten sonra, hiç Fen Matematik ve Kültür dersi görmeden alacakları din eğitiminden ne hayır gelir... Dindar veli de bunu görmelidir.
Bilimin ders kitaplarından yok edilmesi bu planın parçasıdır. Bilimsel akılcı düşünme yok olursa şeriat yükselir, iç savaş tetikçileri at koşturur. Ders kitaplarına açtığım davalarla dindarların da ilgilenmesini onun için istiyorum.
***
Dün Güven Park’ta elimdeki “Suriye ile Savaşa Hayır” pankartını gören yaşlıca bir Iraklı Türkmen yanaştı, dedi ki; “Irak’ta doktor kalmadı, hepsi kaçtı, iç savaş bitirdi bizi, tedavi için buraya geldim, hepimiz çok zor durumdayız.”
Evet. Savaş budur. Önce bilim adamı kaçar, can güvenliği kalmayan yerden herkes kaçar.
***
Dün akşam bir TV kanalında Taraf yazarı Hayko Bağdat konuşurken karşısındaki A.Dilipak’ı çok kızdıran şeyler söyledi:
“Suriye’de Esat’ın kontrolündeki bölgelerde Ermeniler güven içindedir, onlar göç etmiyor. Fakat silahlı isyancıların işgalindeki Ermeniler kaçıyor. Ermenistan’a veya gidebilen Avrupa’ya göç ediyor. Geriye en yoksul olanları kalıyor. Bakın, Reyhanlı’da, bir AKP milletvekilinin biraz sonra katılacağı toplantının öncesinde bomba patladı, bu bilgi bana yeni geldi.” Bunu demesiyle birlikte A.Dilipak hiddetlendi; “AKP milletvekilinin öldürülmesiyle mi savaş tetiklenecekti demek istiyorsun, bunu kabul edemem” dedi.
İşte savaş böyle bir şey. TSK’nın 35.maddesini değiştirip ordumuzu BM’nin vurucu gücü haline getirenler, acaba neden BM kararı çıksın diye yırtınıp duruyor? Başbakanın, Meclis kararı gerekmez demesi ondan olmalı ki tanklar Suriye sınırına taşınıyor.
Bir yandan da bu savaşın ülkemizde Alevi-Sünni çatışmasına dönüşmesi için yeni tuzaklar örülüyor. Cami-Cemevi ve Din-Mezhep Okulları bunun için yaptırılıyor. Özeti budur.
***
ODTÜ’nün başına örülen çorap da bu bağlamda ele alınmalıdır. ODTÜ, Vietnem kasabı Komer’in arabasının yakıldığı yerdir, buranın yıldızının soldurulması hesaptadır, buraya kayıt olacak öğrencilerin “güvensiz ortam” yaratılarak özel üniversitelere kaçırtılması, giderek buranın kapatılması planlarında vardır. Yol geçerken yolgeçen hanı olacak burası. Üç dört tane üniversite kalsın yeter, demişti başbakan. Parlatılacak üç dört üniversitenin içinde ODTÜ’nün adı yoktu.
ODTÜ öğrencileri bugün de örnek olmalı, MYK’nın maskesini düşürmeli, ellerinden alınan diplomaları geri istemelidir. Ağaçlar kesilmesin demek, buradan yol geçmesin demek yetmiyor.
Mahiye MORGÜL
9 Eylül 2013