Lütfen siz ölmeyiniz!.. /Bilge Altun
Yönetmenler arasında şöyle bir tanım vardır: Bir senaryo, on ayrı yönetmene giderse, aynı senaryodan on ayrı film ortaya çıkar. Bu, tamamıyla yönetmenin bakış açısıyla ve o senaryodan ne anladığıyla alakalı bir durumdur. Ayrıca çekilen bir filmin tanıtımı da çok önemlidir. Bunun için basın çok önemli bir yer tutar. Öyle ki, basında yoğun olarak verilen reklamlar ile kamuoyu oluşturulur ve o film, belki de hak etmediği kadar üne kavuşur. Elbette basının, bu duyurular için filmi çekenlerden yüklü bir para desteği alacağı muhakaktır…
Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk zamanından bu yana sürekli dış destekli bir senaryonun hedefi olmaya devam ediyor. İşin ilginci, emperyalistler, savaşla kazanamayacaklarını anladıkları bu toprakları bölmek, kendilerine yeni yurtlar edinmek için, tarih boyunca hep aynı oyunu sahneye koyuyor. Tabii tek bir farkla; yaşlanan oyuncuların yerini daha gençleri alarak…
Yönetmeni aynı emperyalistler olan bu filmin tanıtımında, medya her zaman olduğu gibi çok önemli bir yer tutuyor. Medya oldukça kötü etkileri olduğunu bildiği bu filmin vereceği zararları görmezden gelerek, aldığı paranın etkisiyle muhteşemmiş gibi gösterip sürekli olarak kamuoyunu yanıltıyor... Tarihimize baktığımızda mütareke basınına dair çok fazla örnek var ama, daha iyi anlaşılabilmesi için son günlerde yaşadıklarımızdan birkaç örnek verelim:
Ülkemize füze kalkanı yerleştiriliyor. Neredeyse medya, bunun bizim geleceğimizi kurtaracak bir sistem olduğunu söyleme noktasına kadar geliyor…
Ortadoğu kaynıyor... Suriye, Libya, Mısır olaylarına baktığımızda Özgürlük mücadelesi veren halklar sloganıyla, Ortadoğu’da muhteşem işlerin döndüğü anlatılıyor…
Ülkede KHK’lar ile olmadık yasalar yürürlüğe giriyor. Burada medya ve onun kalemşörleri ile bu yasaların ülke adına iyi olduğu vurgusu kamuoyunun belleğine yerleştiriliyor…
Mit- PKK görüşmesi örütbağ’da bir siteye yerleştiriliyor. Medya, görüşmenin oldukça önemli detaylarından çok, kimlerin sızdırdığıyla ilgileniyor…
Halkın birçoğunun ilk kez duyduğu ve bilinçlere yerleştirilmeye çalışılan Beyaz Türkler ifadesi sürekli tekrarlanarak, biz Türkler, neredeyse alt bir sınıf gibi gösterilirken, Kürtçülük yapanlar sürekli olarak gündemde tutuluyor…
Ülkemiz için canlarını veren gencecik evlatlarımız şehit düşüyor. Medya, bu haberleri çok sonra verebiliyor ya da görmezden gelebiliyor… Ve aynı yönetmen için çalışan medya, şehitlerin olduğu günlerde eğlence programlarına hiçbir rahatsızlık duymadan devam edebiliyor…
Medyada devamlı özgürlüklerin arttığına işaret ediliyor. Ancak buna tezat olarak, muhalif olanlar akla mantığa uymayan sebeplerle tutuklanabiliyor ve bu tutuklamalar, birkaç gün süren açık oturumlarla sanki konu tartışılıyormuş gibi gösterilip, normalleştiriliyor…
İşte tüm bunlar bir solukta akla gelenler… Medyanın ne yaptığına bu açıdan baktığınızda çok daha fazla detayın olduğunu görmek zor değil…
Evet, yönetmen, "özgürlükler" adı altında aynı filmi yeniden çekiyor, Ortadoğu’yu ve ülkemizi karıştırmaya çalışıyor ve bu filmin yardımcı yönetmeni medya, aldığı büyük miktarlarda paranın da etkisiyle filmin başarısı için elinden geleni ardına koymuyor…
Halkın bu noktada gözlerini sonuna kadar açması gerekiyor artık… Ülkesinde ya da bölgede olanlar için gerçekleri bir an önce görmesi, anlatılanların gerçek olup olmadığını düşünmesi gerekiyor…
Bernard Russel'ın dediği gibi "Pek çok insan, düşünmektense ölmeyi tercih eder. Aslında, ölürler de."
Lütfen siz ölmeyiniz!..