Laiklik devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil  akla ve bilime dayandırılmasıdır. 
Laiklik, dinin doğru uygulanabilmesinin teminatıdır!..

O; tarih boyunca hakkında elli bine yakın kitap, yüz binlerce makale yazılmış tek Türk’tür!..

Tarihe Dair Notlar
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam33
Toplam Ziyaret162303
Kimdir Fener Rum Patrikhanesi?.. / Bilge ALTUN

Kimdir Fener Rum Patrikhanesi?..

 

Sorunun cevabını vermeden önce Mustafa Kemal Paşa’nın ekümenik(!) Patrikhane ile ilgili sözlerinden başlamak isterim…  

 

“Bir fesat ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşerilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız.  Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için  ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir? Türkiye’nin Rum Patrikhanesi için arazisi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesat ocağının hakiki yeri, Yunanistan değil midir? Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye, Babıali’nin taht-ı idaresindeki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir. Yeni Türkiye şeref ve haysiyet, kudret ve kuvvetini müdrik ve hukukunu muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye atmaya hazır ve amadedir.”

 

Yine Atatürk’ün Nutuk’un giriş bölümündeki “yurdun dört bir bucağında Hıristiyan azınlıklar, gizli, açık, özel istek ve amaçlarının elde edilmesine, devletin bir an önce çökmesine çalışıyorlar.
Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgeler, İstanbul Rum Patrikliğinde kurulan Mavri Mira Kurulu'nun illerde çeteler kurmak ve yönetmekle, gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla uğraştığını doğruladı. Yunan Kızılhaçı, Resmî Göçmenler Komisyonu, Mavri Mira Kurulu'nun çalışmalarını kolaylaştırmaya yardım ediyor. Mavri Mira Kurulu'nca yönetilen Rum okullarının izci örgütleri, yirmi yaşını aşmış gençler de katılarak, her yerde geliştiriliyor.
Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira Kurulu ile düşünce birliği ederek çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tam Rum hazırlığı gibi ilerliyor. Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz kıyılarında kurulan ve İstanbul’daki merkeze bağlı Pontus Cemiyeti kolaylıkla ve başarıyla çalışıyor” demesi, patrikhanenin aslında kim olduğunun ve hiçbir zaman doğru işler yapmadıklarının bir başka delilidir. Ayrıca Kürt Teali Cemiyeti, Amerikan Mandası isteyenler cemiyeti başta olmak üzere, ülkenin yok edilmesi adına kurulan birçok zararlı cemiyetlerle de işbirliği içinde oldukları bilinmektedir…

 

Osmanlıya baktığımızda, Osmanlı padişahlarından 4. Murat ve 2. Mahmut tarihte ilk kez Fener Patriğini astıran isimlerdir. Ancak daha sonra Osmanlının gerileme dönemlerinde  faaliyetlerini yeniden hızlandıracak ortamlar padişahlar eliyle yaratılmıştır. 

Gürcü ve Ermeni kaynakları, Bizans’ın Türkler arasına sokabildiği en büyük casusların, din adamı kisvesi altında bulunan elçiler ve gezginler olduğundan söz eder. Osmanlı döneminde Fener patrikhanesi ile Vatikan arasında birçok gizli yazışmalar olmuştu. Osmanlı devleti sınırları içinde casusluğun en büyük merkezi Fener Patrikhanesi olmuştur. Görünüşte padişaha bağlı gibi davranan Fener Kilisesi, aslında Hıristiyan dünyasının çıkarına çalışmıştır.

“17. yüzyıl başlarında Fener Kilisesi’nin yanı sıra, Anadolu’da casusluk eylemlerini sürdüren bir başka kuruluş da Ermeni kilisesiydi.  Ermenilerin yoğun olduğu bölgelerin Rusların elinde bulunması, onları Osmanlılara karşı birtakım gizli işlere girişmeye doğru itti.

 

4. Murat zamanında Fener Patrikhanesi geniş bir casusluk hareketine girişti. Bu durumu gizlice inceleten 4. Murat Fener Patriğini astırdı. Osmanlı tarihinde devlet düzenine karşı yaptığı casusluk sonucu ilk kez bir patrik idam ettiren 4. Murat’tır. Fener patriği kendisine tanınan haklara dayanarak cemaati arasında Osmanlı devleti çıkarlarına karşı Avrupa devletleriyle gizli ilişkiler kurduğu gibi, Balkanlarda da Hıristiyan toplulukları kışkırtmaya başlamıştı. Ayrıca adamlarıyla Osmanlı devleti sınırları içinde bulunan öteki kiliseleri de devlete karşı gelmeye çağırıyordu. Fener Patrikhanesi 17. yüzyıldan sonra Osmanlı devleti en geniş örgütü olan bir casusluk kurumu niteliği kazanmıştı. Patrikhanenin Rusya ile gizli ilişkileri vardı.

 

18. yüzyılda Rusya’yla kurulan siyasal ilişkiler sonucunda martalosların(Osmanlı askerî teşkilâtında çeşitli hizmetler gören özel bir sınıf) yerini elçiler, özel görevliler ve temsilciler almaya başladı. Yabancı dil bilmeleri dolayısıyla bu işlerde genellikle Rumların, Yahudilerin ve Ermenilerin çalıştığı görülür. Fener Patrikhanesi’nin bu gizli çalışmaları 1. Abdülhamit, 1. Mahmut ve 3. Selim dönemlerinde büsbütün hız kazandı. Osmanlı döneminde Fener Patrikhanesi ile Vatikan arasında birçok gizli yazışmalar olmuştu.”

Murat Yalçın/Geçmişten Günümüze İstihbarat Örgütleri

 

 

Obama’nın  3 Kasım’da 2010 tarihinde Fener Papazı Bartholomeos ile Beyaz Saray’da görüşmesinin ardından Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, “Başkan Obama, küresel konuma sahip bir lider olan ’Ekümenik Patrik’in misyonuna ve İstanbul’daki Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılmasına olan desteğimizi pekiştirdi” denilmesinden sonra Erdoğan’ın “ Ben ekümenik sıfatından rahatsız değilim, atalarım da rahatsız olmadı”  sözlerinin ardından 2011 yılı başında Arınç,  Patrik Bartholomeos’u ziyaret ederek şunları söylemişti. “2011 yılını tebrik, yeni yılda başarılar sağlık, afiyet mutluluk dilemek için geldim. İkincisi de Sayın Patrik ile geçtiğimiz yıl ağustos ayında Büyükada’da yapılan toplantıda görüşmüş ve kendilerini ziyaret edeceğimi ifade etmiştim. Bugün kendilerini ziyaret etmek istedim. Bu ziyaretimizin hayırlı bir başlangıç olmasını diliyorum.”  Elbette ki bu bir girizgâhtı. Kısa süre sonra asıl nedeni şu biçimde açıklayacaktı: “Cemaat vakıflarının, Patrikhane’nin, hastanenin, okulların ihtiyaç ve talepleri olabilir. Bunu hukuk çerçevesinde karşılamak için Sayın Patrik ve çalışma arkadaşlarıyla hem de vakıflar meclisimizde üye bulunan arkadaşımızla görüşmeler yapıyoruz. Yüzlerce yıldır bu ülkede yaşayan vatandaşlarımızın haklı taleplerini yerine getirmeyi hükümet olarak bir görev sayıyoruz.” Ve görevlerini yaptılar. Azınlıklara ait hakları verme gayesiyle tüm vakıf mallarının iadesi için, yani ekümenik bir papaz ve patrikhane için bir KHK çıkarıp, onayladılar.

 

Şimdi artık Patrik, artık il il, ilçe ilçe gezerek “sözde” ayinler gerçekleştiriyor, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonunu ziyaret ediyor, tüm bunlar yetmezmiş gibi Atatürk’ün köşkünde ziyafetler veriyor…

**

En son 25 Aralık tarihinde Aya Yorgi’de gerçekleşen Noel ayinin ardından Adalar Belediye Başkanı’nın ziyaretinde  Bartholomeos’un davetlilerle dua ettikten sonra yaptığı konuşmada, heyettekilerden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na en samimi selamlarını iletmesini istemesini o zaman pek bir anlam verememiştim. Ancak daha sonra tüm yandaşların İmralı görüşmelerinde CHP’nin üzerine yoğunlaşmasını birlikte okuduğumda, ilginç(!) bir tesadüf  olduğu ortaya çıkıyor…

Tam da bu noktada sorulması gereken soru şudur: Bunca yıl Vatikan’la ortak çalışan Patrikhane, (Bartholomeos’un  “Katolik Kilisesiyle İlişkilerimizi Vatikan Konsiline Borçluyuz" sözü, ayrı olmadıklarını ve işbirliğinin hala devam ettiğini doğrular) geçmişte olduğu gibi şimdi de ülke zararına cemiyetlerle ortak casusluk, yani ülkenin temellerine dinamit koyacak işler yapmakta mıdır?.. Bu kadar müzakerelerin arttığı bir ortamda, geçmişte olduğu gibi Kürt Teali temsilcilerinin şimdiki piyonlarıyla ortak hareket içinde ya da bizzat tepe yönetiminde midir?..

  
437 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın