ABD Başkan’ı Obama’nın; Başkan Bush döneminin “Doğu Avrupa Füze Kalkanı Projesi” yerine, savunma stratejisini Türkiye üzerinden devreye sokması, Washington’daki yoğun bir çalışmanın ürünüdür. Rusya’nın ciddi eleştiri ve karşı çıkmalarına yol açan Doğu Avrupa Füze Kalkanı Projesi’nden geri adım atıldığı görüntüsünü veren Başbakan Obama yönetimi, gerçekte füze kalkanının gemilerde ve karada olmasına karar vermişti. Bu değişikliğin nedenini de İran’ın daha çok kısa ve orta menzilli füzelere sahip olmasına bağlamıştı. Projenin mimarlarından Stanford Üniversitesi fizikçisi ve füze savunma uzmanı Dean Wilkening, 19 Eylül 2009’da söz konusu projeye Türkiye’nin dahil edilmesine karar verildiğini açıkladı.
Obama’ya, Türkiye’nin projeye dahil edilmesi gerektiğini, Ortadoğu’ya coğrafi yakınlığının Türkiye’yi özel kıldığını söyleyen Wilkening, Türkiye’nin bölgesel şartları ve çekinceleri nedeniyle bu tür bir projede yer almama kararı alması halinde, diğer NATO üyesi ülkeler üzerinde yoğunlaşacağını belirterek: “Balistik füze yapılanması için Romanya, Bulgaristan, Türkiye, Çek Cumhuriyeti ve Polonya gibi ülkeleri inceledim. Türkiye’nin çok özel bir rol oynayabileceğini ek not olarak belirttim.”dedi.
Washington Post ve New York Times, Türkiye’nin ‘NATO Füze Kalkanı’nda önemli rol oynayacağına dair yaptıkları haberlerde, Obama’nın Ankara ile yaptığı kulislere dikkat çekmişti. İngiliz Reuter Ajansı, Füze Savunma Ajansı’nın yayınladığı haritada Akdeniz’e yerleştirilen Füze ve Radar Taşıyan Gemiler-AEGIS’in Türkiye’nin güneyini, İsrail’i, Filistin ve Mısır’ı koruyacağını bildiriyordu. Uluslararası ilişkiler uzmanları ise Türkiye’nin planda yer almasının kendisi ve bölge için riskler taşıdığı kanaatinde olduğuna dikkat çekiyordu. 1
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Silahlanmanın Kontrolü ve Uluslararası Güvenlikten Sorumlu Müsteşarı, Dışişlerinin 3 numaralı ismi ve Obama’nın özel danışmanı Yunan asıllı Amerikan vatandaşı Ellen Tauscher, 19 Kasım 2009’da gizlice Ankara’ya geldi ve şu teklifi iletti; “ABD’nin Akdeniz-Ortadoğu-Avrupa ekseninde oluşturacağı savunma kalkanında; radarlar sizde konuşlansın, füzeler komşunuzda, tehdit sizden algılanıp, füzeler dışarıdan ateşlensin” ancak teklif, Türk tarafında endişeye yol açtı.
Tauscher görüşmede, George W. Bush döneminde gündeme taşınan ve Obama tarafından geliştirilen füze savunma sisteminde, Türkiye’nin tüm kritik noktalara yakınlığı ve jeostratejik konumu nedeniyle çok daha fazla insiyatif üstlenebileceğini ve Türkiye’nin Amerikan üretimi Patriot nükleer füzesavar füzeleri alması halinde bu sistemden yararlanabileceğini özellikle belirtti.
Teklife şüpheyle yaklaşan Ankara’nın Ellen Tauscher’e sunduğu onbir soru süreci kilitledi.
Sorular şunlardı:
1. Bu radar sistemleri Türkiye’nin hangi bölgelerine ve ne kadar süre için yerleştirilecek?
2. Radarların yarıçapları ne kadar olacak? Sadece radarla mı kalacak?
3. Kaç asker ABD askeri gelecek? Türk sularında radar kabiliyetli gemiler de olacak mı?
4. Türk personeli bu sistemde yer alacak mı?
5. Radarlar komşu ülkeleri ne kadar gözetleyecek?
6. Elde edilen bilgilerin ne kadarı Türklerle paylaşılacak?
7. Rusya’nın radarlara dair endişeleri nasıl giderilecek?
8. ABD, İran’ın füze tehdidine odaklı... Topraklarımıza konuşlandırılacak bu radarlar, İran’a karşı ne kadar kullanılacak?
9. İsrail bu işin neresinde yer alacak?
10. Radarların yarıçapının geniş olması halinde Pakistan’ı da kapsayacak mı? Suriye de izlenecek mi?
11. Türkiye ileride yüksek irtifa hava savunma füzeleri aldığında bu sistemden ne kadar faydalanacak? 2
Türk tarafının Tascher’e verdiği bu onbir soru, aslında Türkiye’nin çok gizli stratejik planlarını da deşifre ediyordu. Böyle bir hata dünya tarihinde enderdir. Nitekim ABD, bu soruların içinde yer alan uzun vadeli stratejik kodları çözmüştü.
Başbakan Erdoğan’ın Washington ziyaretinde, NATO füze savunma kalkanı konusu gündeme geldi. Türkiye: “Özellikle İran ve Rusya konusundaki sorularımız geçerlidir.” diyerek onay vermemeye çalıştı. Bir süre sonra ABD, Türkiye’nin kısa ve orta irtifa hava savunma sistemi ile ilgili talep listelerini kabul etmediğini açıkladı.
Bu arada Türkiye, Amerika’nın Patriot Sistemleri de dahil Çin, İsrail ve Rusya yapımı füze savunma sistemlerinden birini alma isteğini bir süre devam ettirdi. Alınan tekliflere rağmen bu konudaki arayışını aniden sonlandırdı ve NATO Füze Kalkanı Antlaşması’nın NATO ülkelerini de kapsamasını, ABD’ye bizzat teklif etti.
Türkiye antlaşmaya karşı ileri sürdüğü tüm çekincelerini geri çekip, 18-19 Kasım 2010 tarihinde Lizbon’da toplanan NATO zirvesinde ‘Yeni NATO ve Nükleer Savunma Stratejik Konsepti’ni belirleyen antlaşmayı imzaladı. Bununla da kalmadı, ABD ile ikili antlaşma imzalayarak Kürecik’te füzesavar radar üssü kurarak faaliyete geçirdi. Böylece antlaşmayı itirazsız kabul eden tek ülke oldu.