Asıl engel sizlersiniz, engelliler değil!.. / Bilge ALTUN Engelli bir bireyin karşısına bu ülkede iki engel çıkar daima. Bunlardan ilki devlet olarak engellilere yeterince verilmeyen haklar, diğeriyse toplumumuzda engellilere olan davranış biçimleridir.
Açıkçası bu iki duruma da kızgınlık duyduğumu belirtmeliyim. Zira normal sağlıklı bir bireyin haklarından, bu kişilerin her iki sebeple de mahrum bırakılması öncelikle insan haklarına aykırıdır.
Mesela engelli bir çocuğu ele alalım. Engelsiz bir çocuğun okuma, öğrenme, eğlenme, sosyalleşme gibi birçok konuya dahil olan hakları karşısında, engelli çocuklara bunların ne kadarını verebiliyoruz?.. Ya da bu çocukların ailelerinin sosyalleşmesi için yaptığımız çalışmalar, yeterli midir?.. Yazık ki iki sorunun cevabı da olumsuzdur!... Sağlıklı bir birey kadar hakka sahip olan bu kişilerin hakları yeterince verilmemektedir. Peki, neden? Cevap açık! Çünkü onları yeterince önemsemiyoruz…
Peki, şimdi de batılı ülkelere bakalım. Gelişmiş ülkelerde (devlet kanalıyla) engelli çocukların kendileri ve aileleri için birçok kolaylıklar sağlanmıştır. Örneğin bu çocukların bakımı, tedavileri, ailelere hiçbir sıkıntı yaşatılmadan sağlanmaktadır. Ayrıca böyle çocukları olan ailelere verilen maaşlar buradaki gibi komik meblağlarda da değildir. Bir Almanya’da, bir Fransa’da hatta Avustralya’da böyle bir çocuğa sahip ailelere verilen maaşlar, o ailenin başka bir işe gereksinim duymadan rahat bir yaşam sürmesini sağlamaktadır. Üstelik de buradaki gibi, bu maaşı alabilmek için (üstüne ev olmayacak, evde tek kişi sigortalı olacak, ailenin toplam geliri şu lirayı geçmeyecek vb.) akıllara zarar koşullar gözetmeksizin!.. Aslına bakarsanız işin doğrusu da budur. Çünkü burada ciddi bir mağduriyet söz konusudur ve gelişmiş bir devlet, kendi vatandaşının bu mağduriyetini telafi etmekle yükümlüdür. İşte bu bilince sahip batılı ülkelerde engelli ailelerine verilen bu haklar, sadece engelli oldukları ve devletin onlara bakma zorunluluğundan ötürü verilmektedir…
Gelelim ikinci kısma; engelli bir kişinin toplumumuzda yaşaması oldukça güçtür. Toplum olarak bu kişilere “uzaylı” muamelesi yapmayı sanırım kendimize görev edinmişiz. Ancak ortada bir gerçek vardır ki o; engellileri toplumun önünde farklı olmadıklarını gösterecek çalışmaların yeterince olmayışıdır. Yani devlet ya da sivil toplum kuruluşları olarak, bu kişilerin normal bir birey olarak görülebilmesi yönünde çalışmaların yeterli düzeyde olmamasıdır.
Mesela bunun için (engellileri anlatan)dizi filmler oldukça etkili bir araç olacaktır. Yine her hafta yayınlanabilecek ve bu kişilerin duygusal yönlerini ortaya çıkaracak programlarla topluma başka bir bakış açısını sunulabilir. Ve yine görsel medyada bu insanlar için yardım kampanyaları sıklıkla düzenlenebilir vb. Ancak buradan, bu programlar olmadığından bizler böyle tavırlar içindeyiz anlayışı çıkmasın. Demek istediğim toplumun gözü önünde sürekli surette işlenen konuların bir süre sonrasında normalleşme göstermesinden kaynaklı etkidir. Bunun dışında, tüm bunlar olmuyor diye, kimsenin böylesine adaptan uzak davranışlarını haklı çıkarmaz!..
Evet, toplumumuzda engellilere gösterilen tavırlar gerçekten akıllara zarardır. Mesela yine engelli bir çocukörneğini verelim. En ağırını alalım hatta tekerlekli sandalyede ya da yürüyemediğinden/oturamadığından bebek arabasında gezdirilen bir engelli çocuğa bakalım. Burada bu kişiler, uzunca bir süre ve oldukça fazla kişi tarafından gözlem altında tutulurken, yakın bir iletişime geçilme fırsatı yakalandığında, en sık karşılaşılan “nesi var?” sorusudur. Bu noktada ebeveynin üzülüyor olması, soruyu soran kişi için hiç önemli değildir. Zira ortada bir merak vardır ve bu giderilmelidir. Ardından öğrendikçe “vah vah” lar başlar. (güya)Öyle iyi kalplidir ki yüreği o ailenin yaşadıklarını bir türlü kaldıramaz… Pes! Hakikaten pes! Böylesine rahatsızlık verici tavırlarla milyon kez karşılaşıyor bu aileler!..
Şimdi yine bir başka engel olan görme engellileri ele alalım. Bir başka akıllara zarar durum da görme engellilerin yanında yapılanlardır. Onların yanındayken karşılarındakileri sessizce, (o iyi(!) yürekleriyle) el hareketleriyle uyarırlar “bak görmüyor, yazııık!” dercesine!.. Ama bilmezler ki gözleri görmeyenin, duyularının çok daha gelişmiş olduğunu… Burada asıl görmez kim o kişilere sormak gerek!..
Özetle bu ve buna benzer tavırlar saymakla bitmez. Bir down sendromlu, otistik, zihinsel engelli ya da spastik olanlara bakışlar ve yapılan adaptan uzak tüm tavırlar saymakla bitmez. Bu ailelerin yaşadığı dramlar da!..
Engelliler Günü bir gün kutlanır ama onların yaşadığı engel 365 gün 6 saattir!.. Hem de bu kişiler, “sizlere bakın bunları yaptık” denilenin aksine her gün, her ortamda engellenirler!.. |
597 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |