Laiklik devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil  akla ve bilime dayandırılmasıdır. 
Laiklik, dinin doğru uygulanabilmesinin teminatıdır!..

O; tarih boyunca hakkında elli bine yakın kitap, yüz binlerce makale yazılmış tek Türk’tür!..

Tarihe Dair Notlar
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam81
Toplam Ziyaret162351
30 Kasım

1913 - Göklerde ilk Türk kadını: İlk uçan Türk kadını Belkıs Şevket Hanım. Uçuran Fethi Bey.
Tek motorlu üstü açık tayyareye binme cesareti gösteren ilk kadın.

Balkan Harbi'nden sonra Donanma Cemiyeti’nin tayyare ve gemi alma hususunda açtığı büyük bağış kampanyasına Türk milleti geniş çapta iştirak ediyordu. Ata Paşa’nın oğlu Şevket Bey’in kızı Belkıs Şevket Hanım, Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan (Kadın Hakları Koruma Derneği) kurucularından olarak bağış kampanyasını hararetle desteklemekteydi. İstanbul üzerinde 15 dakika uçtular ve halkı bağışa çağıran kartlar attılar.

İyi derecede İngilizce bilen Belkıs Şevket Hanım, özel okullarda müzik, İngilizce ve çocuk bakımı dersleri vermekteydi. Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan, elliyi aşkın üyesi bulunan bu dernek, aynı yıl, üyelerinden Bedriye Osman Hanım'ın Telefon Şirketi'ne memur olarak girmesi yolunda çaba harcadı ve başarıya ulaştı.

 

1918 (Kasım sonu) - Atatürk'ün, gazeteci ve yazar Aka Gündüz'e söyledikleri: "Bütün milletin bilmesi lâzımdır ki, memleketin uğradığı bu kaza ancak anayurdun ortasında çalışmakla tamir edilebilir. Bir Mondros Mütarekesi, bu şekilde bir işgal ve bu şekilde iç politika gürültüleri mevcut oldukça İstanbul'da hiçbir şey yapılamaz. Milletin ruhu zindedir; cevheri bozulmamıştır. Onu gene kendi içinden harekete geçirmek lâzımdır. Bunu böyle yapacağım!"

 

1925 - Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına Dair Kanun, 677 sayılı yasanın kabulü.
Salahiyetsiz sarık ve ruhani kıyafet taşıyanların cezalandırılmasına ilişkin kanun çıktı.

TBMM kürsüsünün arkasındaki duvara ''Hakimiyet Milletindir'' yazılı levha asıldı.

TEKKE VE ZAVİYELER KAPATILDI
Osmanlı toplum ve eğitim hayatında önemli bir yere sahip olan tekke ve zaviyeler zamanla yozlaşmış ve toplumsal alanda bölünme ve gruplaşmalara sebep olmuştu. Uygar ve ileri bir millet olma amacını güden toplumumuz için tekke, zaviye, türbe ve tarikat gibi engeller kaldırılması zorunlu kurumlardı. Atatürk, Kastamonu’da 30 Ağustos 1925’te söylediği bir nutukta türbelerin, tekkelerin ve zaviyelerin kapatılmasının ve tarikatların kaldırılmasının işaretini vermiştir; “Ölülerden medet ummak, medeni bir cemiyet için, şindir(lekedir). Efendiler ve ey millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”

30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı kanunla tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edilmiş ve birtakım unvanların kullanılması yasaklanmıştır. Kanun, bütün tarikatlarla birlikte, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır.

 

1929 - Gazi Mustafa Kemal, Alman tarihçi Emil Ludwig'i Çankaya'da kabul etti.

Atatürk'ün, Çankaya'da Emil Ludwig'i kabulü ve görüşmesi: "...Kapıda duran nöbetçi bile benden korkmaz; isterseniz kendisinden sorunuz. Korku üzerine egemenlik kurulamaz. Toplara dayalı egemenlik yaşamaz! Böyle bir egemenlik ve hatta diktatörlük, ancak ihtilâl halinde geçici bir zaman için gerekir." 

1937 - Atatürk'ün, Hatay'da yürürlüğe giren yeni rejim (bağımsızlık)'le ilgili olarak Ulus gazetesi başyazarı Falih Rıfkı Atay'a demeci: "...Hatay'da Fransız delegesi, Hataylıların çok şevk ve heyecanla bayram yapmaları doğal olan bir günde eğer Hatay Türklerini serbestçe bugünü kutlamaktan men edecek önlemler almışsa, buna yazık demekle yetinirim. Çünkü böyle bir zihniyet, devletler arasında yüksek dostluk ilişkilerinin bugün ve yarın için olumlu yolda yürümek lüzumunun henüz anlaşılmamış olmasından ileri gelir!"

(1937 - Kasım sonu) - Alman devlet adamı Dr. Ernest Jackh'ın, Türkiye'yi ziyaretini takiben Atatürk'e mektubu: "..Ankara'dan Atina'ya yolculuğumda tekrar Çanakkale Boğazı'ndan geçtim. Oradaki görüşmemizi hatırladım ve Çanakkale Boğazı'nda kazandığınız zaferin tarihî önemini özetlemeye karar verdim: Türkiye için bir millet olarak varlığını, kurtuluş ve bağımsızlığını temin; merkez devletleri için Macaristan, Avusturya ve Almanya'ya kuzey-doğudan bir hezimet ve çöküşe sebep olacak bir tehdidin 1915'te önlenmesi ve 1918 yılına kadar da böyle bir tehlikeye karşı uyanıklığı; Çarlık Rusyası için batılı müttefiklerinden siyasî, iktisadi ve askerî ayrı düşüşü ve bu suretle çöküşünü temin... gibi olaylardan ibarettir." [Kocatürk]

  
528 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın