İşgal Dönemi, Damat Ferit, İstanbul Hükümeti ve Vahdettin 30 Ekim 1918 Mondros mütarekesi , Osmanlı Devleti’nin tek taraflı olarak silah bırakışmasıdır. Devlet bu tarihten itibaren ağır bir yenilgi içine girmiştir. Bu antlaşmanın en önemli maddeleri olarak şunları gösterebiliriz. 1. ( 7.madde ) İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehlikede gördükleri herhangi bir stratejik bölgeyi işgal edebilecektir. ( Osmanlı Devletini fiilen sona erdiren bir maddedir ve yurdun işgaline zemin hazırlamıştır. ) 2. ( 24 .madde ) Vilayet-i Sitte’de – Erzurum, Van, Diyarbakır, Harput, Bitlis, Sivas karışıklık çıkması durumunda İtilaf kuvvetleri istedikleri yerleri işgal edebilecektir. ( Bu madde ile Ermenistan devletinin kurulması amaçlanmıştır.) 3. Osmanlı orduları terhis edilecek, orduya ait silah, cephane ve askeri taşıtlar İtilaf devletlerine bırakılacaktır. Depolardaki silahların mekanizmaları sökülecektir. ( Bu madde kanımızca önemlidir çünkü bugün Irak’ta olanlara bakıldığında bunun ne kadar önemli olduğu anlaşılır.) Tüm bu antlaşma metni Osmanlı Devletindeki ordu ve kolordulara gönderilmiştir. Padişah Vahdettin, İngilizlerle yaklaşma politikası izlemekteydi. Savaşta almanlarla işbirliği yaparak İttihatçıları suçlayarak, ordudan atacak ve yargılayarak İngilizlerin güvenini kazanmaya çalışıyordu. Azınlıklara iş veriliyordu. Muhalefet edenler tutuklanmaktaydı. Damat Ferit Hükümeti, Anadolu’ya Heyet-i Nasiha ( Nasihat Heyetleri ) adıyla padişahın selamını götürüp işgallerin sükunetle karşılanmasını ve yersiz direnişlerde bulunulmamasını sağlamak amacıyla göndermekteydi. 15 Mayıs 1919 ‘da İzmir’deki askeri birlikler, Ali Nadir Paşa’nın emrine uyarak, İzmir’e çıkan Yunana direnmeyeceklerdir. Buna rağmen o gün akşama kadar Yunanlıların ve Rumların çılgınlıkları sürer. Sonuç 500′den fazla subay ve er, şehit ve yaralı; binden fazla sivil kayıp, birçok ırza tecavüz ve yağmalama olayı yaşanmıştır. Konunun ciddiyetinin daha çok anlaşılması için , a. İzmir’de Yunan askerleri, yokluğundan yararlanarak evine girdikleri bir subayın eşine tecavüz ettikten sonra 4-5 yaşındaki kızını da öldürürler. b. Kordonboyunda şehit edilen Yüzbaşı Necati Bey’in 8 yaşındaki oğlu, babasının cesedi üzerine kapanınca, Yunanlılar çocuğu da süngülerler. c. Bergama’ya işgal eden Yunan orduları Kulaksızzade Mehmet Efendi’nin evine zorla girerler. Kendisi, eşi, kızı ve kızının biri 5 yaşında, öteki 6 aylık olan iki çocuğu süngülenerek öldürülür. ç. Eşraf ve memurlardan 38 kişi, zorla şehir dışına götürülüp öldürülür. d. Haziran 1919 Menemen kıyımı gerçekleşir. Kaymakam , jandarmalar ve 1000′e yakın sivil öldürülür. e. Balatçık istasyonunda Yunan muhafızları tarafından trenden indirilen İslam yolcuların kadınlarına, erkeklerinin gözleri önünde tecavüz edilir. Tüm bunlar olurken İstanbul’da tahtta oturan Padişah Vahdettin’in takındığı tutum sorgulanmaya değerdir. Değerdir çünkü bazı yazarlar, tarihi yeniden yazmak adına, objektiflikten uzaklaşarak tarihi eğip bükme bağlamında yayınlar yapmaktadır. Yer yer direnişe geçen halka, İstanbul hükümeti destek ve cesaret vermemiştir. Halkın ırzına, namusuna, evine barkına, tarlasına, tapanına, çocuğuna, geleceğine, devletinin bağımsızlığına ve onuruna sahip çıkmamıştır. Çıkanlara da engel olmuşlardır. Yine tüm bunlar olurken son yıllarda Padişah Vahdettin’in karizmasını kurtarıcı yayınlar yapılmaktadır. Ancak tarih olması gerekenle değil, olanın fotoğrafını çeker. Tarih bilimini büyük yapan şey, onun objektifliğidir. Tüm bunlar olurken; Vahdettin sarayından çıkıp da bir hastahaneyi , yurdu, okulu, askeri birliği ziyaret etmiş, bir tek gaziye, hastayla, yetimle, Rumeli/Ege göçmeniyle ilgilenmiş midir? Hiç moral veya umut verici bir açıklama yapmış mıdır? Onca çocuğunu şehit vermiş olan milletine, bir kez olsun teselli edici, gönül alıcı, umut verici bir cümle söylemiş midir? Söz gelişi, Kars’ı geri alan Doğu cephesi birliklerine olsun, bir selam yollamış mıdır? Ege ve Marmaranın doğusunda Yunanlılar her gün cinayet işlerken, ırza geçerken, ezan okuyanlara ateş edip eğlenirken, bu davranışları hiç protesto etmiş midir? Mesela Antepliler, Maraşlılar, Urfalılar, Adanalılar, Fransız ve Ermenilere karşı namus kavgası verirlerken desteklemek bir yana, bu olaylarla ilgilendiğini gösterir bir tek açıklaması olmuş mudur? İngilizler yakaladıkları Kuvayı milliyecileri asarlarken sesini çıkarmış mıdır? Soruları çoğaltmak mümkündür. Bunların yanıtlarını ne yazık ki göremiyoruz. Dolayısıyla dönemi aklamaya çalışmak tarihi zorlamak gibidir. Aslında en basit bir mantık, durumu açıklamaya yeter de artar bile. DİRENİŞTEN YANA DEĞİLSENİZ İŞGALDEN YANASINIZDIR. http://www.tarihibakis.com/ facebook/SaklananTürktarihiniaydinlatiyoruz |
603 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |