Resmi adı: Libya Arap Sosyalist Halk Cemahiriyesi
Başkenti: Trablusgarb (Batı Trablus)
Diğer önemli şehirleri: Bingazi, Misrate, Fizan.
Din: Resmi din İslâm'dır. Halkın yüzde doksan dokuzu Müslüman’dır. Müslümanların büyük çoğunluğu Sünni’dir. Sünnilerin çoğunluğu malikidir. Yüzde birlik nüfusu Avrupalı Hıristiyanlarla, yerli Yahudiler oluşturmaktadır.
Yönetim şekli: Libya'da Muammer el-Kazzafi'nin "Yeşil Kitap" adlı manifestosunda yer alan fikirlerin uygulanması biçimindedir. Yeşil Kitap, halkın yönetime doğrudan katılmasını öngören bir formülden söz eder ve bunun için halk meclisleri oluşturulmasını öngörür. Pratikte bazı halk meclisleri(aşiretler) oluşturuluyorsa da bu meclislere katılanlar seçimle değil direktifle belirlendiğinden bunlar halkı temsil etmekten çok yönetimin programlarını tasdik etmektedirler.
Ekonomi: Libya ekonomisi petrole dayanır. Doğal gazın da ülke ekonomisine önemli katkısı bulunmaktadır. Özellikle Irak işgali sonrasında, ülkenin petrol gelirlerinde büyük bir artış olmuştur.
Şimdi bu ülke yok edilmeye çalışılıyor. Bu yok ediş, tüm Ortadoğu’nun genelinde olduğu gibi, Avrupa kaynaklı gerçekleşiyor. Amerika ise hüsranla sonuçlanan BOP ya da sonraki adıyla GOP projesinin artıklarını toplamaya çalışıyor. Avrupa’nın hazırladığı bu isyanların başını Fransa’nın ve Almanya’nın çektiğini bilmeyen yok. Şimdilerde Almanya ile Fransa’nın ters düştüklerine, Fransa’nın İngiltere’yle müttefik olduğuna, NATO’nun görevi ABD’ye verdiğine bakmayın, aynı oyun içerisinde sadece kısa süreliğine taşların yeri değişiyor. Amerika ise, iyice yıpranan prestijini yeniden kazanmak için, petrole ve doğal gaza üşüşen akbabaların arasında, besili bir akbaba olarak kendine yer etmeye çalışıyor. Ancak diğerleri ona bu yemeği vermemeye kararlı…
Şimdi her şeye rağmen buraya kadar tamam. Yüzyıllardır devam eden emperyalistlerin tipik oyunu bu. Ancak! Asıl mesele, daha doğrusu bizleri çok daha fazla ilgilendiren mesele şu: Türkiye, yaklaşan seçimler öncesi ya da sonrası hangi akbabaya boyun eğmek durumunda bırakılacak?!..
1)Bir tarafta iyice güçten düşen, besili akbaba ABD’nin sözünden çıkmamaya devam mı edecek? (Ki bu kadar ipler verilmişken, vazgeçilmesinin faturası ağır olacak)
2) Davet edilmediği halde gelerek, “ayağını denk al!” diyen Fransa’nın sözüne bu kez uyacak mı?!.. (Libya kaynaklarıyla iyice güçlenecek olan Avrupa, bunu görünür biçimde doğalgaz ve petrol tehdidiyle, önümüze sunacak)
3) Nato’nun ambargoyu denetleme görevi verdiği Türkiye, siz içeriyi soyun, ben kapıyı kontrol ederim demeye devam mı edecek?!..Yani Filistin’de Müslümanlar katlediliyor diye ortalığı ayağa kaldırıp, başka bir Müslüman halkın katledilmesine göz mü yumacak? (Buna devam etmesi durumunda, oylarında keskin düşüşler yaşaması olası.)
Buradaki cevapları bulmanın, yani diplomatik karşılığın, sakız çiğneyerek verildiğini sanmaktan öte bir zeka gerektiği açık. Çok doğru bir strateji uygulanmadığı takdirde, zaman bizlerin aleyhine işleyecek gibi görünüyor. Ayrıca Kürt hakları, federasyon sistemi çığırtkanlarının sesi, öncekinden çok daha gür çıkıyor. Tüm bunlar olurken, ülkemizin haritası, uzaydan farklı gösterilmeye başladı bile!..
Maalesef neler olup biteceğini önümüzdeki süreçte göreceğiz. Hükümetin bu oyunlar içerisinde ne denli akıllı hareket edeceğini hep birlikte göreceğiz. Zaman çok kısa ve uzun süredir yaşadıklarımızın hiçbiri göründüğü gibi değil.