Laiklik devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil  akla ve bilime dayandırılmasıdır. 
Laiklik, dinin doğru uygulanabilmesinin teminatıdır!..

O; tarih boyunca hakkında elli bine yakın kitap, yüz binlerce makale yazılmış tek Türk’tür!..

Tarihe Dair Notlar
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam307
Toplam Ziyaret162903
Asıl koyun; gazeteciler, aydınlar! / Bilge Altun

Önceden yaptığım işim gereği, bir şirketin üst düzey yöneticilerinden bir hanımla bir görüşmem olmuştu. Odasına girip, koltuğa oturduğum an bana sevimsiz bir sırıtmayla “pardon, sizi iki dakika kadar bekleteceğim” dedikten sonra sekreterine telefon açıp, onu iyi bir azarladıktan sonra içeri giren bir başka çalışana da adabı aşan sözleri sarf etmeyi ihmal etmemişti. İçeri giren çalışana “filancayı gönder!” diye bağırdıktan sonra gelene de aynı ve sınırları oldukça aşan tepkisini sürdürmüştü. Bu azar durumu, odaya giren dört- beş kişinin ardından son bulmuştu. Oturduğum yerde tüm bu olayları izleyen ve o yönetici hakkında oldukça geniş bir bilgiye sahip olan ben, duygusal yanımı dürten bu söz ve tavırlar nedeniyle, yönetici(!) hanıma verebileceğim olası tepkimi bastırmaya çalışmıştım.

Sonunda en hafif tabirle azar faslı bittiğinde, bana dönüp, “bu lise mezunu geri zekalılardan bıktım. Neyse, buyurun sizi dinliyorum” deyip, geriye doğru yaslanıp, tepeden bakan tavrını sürdürdüğünde, sakin kalmakta oldukça zorlandığımı hissetmiştim. Hatta o an, bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, odaya giren çalışanların, yanımda cereyan eden bu durum karşısında utancını gördükçe daha da bilenmiş ve oturduğum yerden fırlayıp, onun ağzını burnunu kırma isteği içine girmiştim…

Derin bir nefes aldığım o kısa sürede bu adı üst düzey yönetici olan ama bırakın insan yönetmeyi, insanlığın ilk çağlarında bile böyle bir ilkelliğin görülmediği özelliklere sahip olan o hanımı alt etmekten başka bir şey düşünemiyordum. İşi, gücü unutmuştum. Tek düşündüğüm ona iyi bir ders vermekti.

“Ne mezunusunuz?” dedim. Hanım, ukala bir tavırla “pardon?” dedi. Kısa bir süre duraksadıktan sonra “şöyle sorayım dedim. Konuyla ilgili bilginiz nedir, ona göre detaylandıracağım. Ya da anlayacağınız düzeye indirgeyeceğim” Bu sırada öldürücü bakışlarım arasında hafifçe gülümsemeyi ihmal etmiyordum. “Buraya iş görüşmesine gelen siz misiniz, ben miyim?” dedi sesini yükselterek. Bu sorumdan rahatsız olduğu açıktı. Anlamazdan gelip, devam ettim: “Aslında ben sizin misafirinizim. İşi isteyen sizin şirketiniz. Dolayısıyla, görüşmeye davet eden sizler olduğuna göre, görüşmeyi yapmak isteyen de sizlersiniz!” Kısa süre hanımın yüzüne baktıktan sonra devam ettim: “Şimdi, bilginiz ne düzeyde? Evet, ne mezunusuz?” Saatime baktıktan sonra sorunun cevabını aceleyle bekler bir tavır içinde “oldukça dar olan vaktimi doğru kullanmalıyım. Henüz cevabı alamadım. Cevaplayacak mısınız? Ayrıca sizden, bitirdiğiniz okul haricinde aldığınız eğitimleri de isteyeceğim” Hanım, önünde duran sigara paketinden kızgınlığını gizlemeye çalışarak bir sigara çıkardı. Tam yakacakken, günde neredeyse 1,5 paket içen biri olan ben “içmezseniz sevinirim. Sigaradan oldukça rahatsız olurum” dedim. Hanımı oldukça zorluyordum. Dediğim gibi işi gücü unutmuş, sadece onu bitirmek istiyordum. O sırada yönetici(!) hanım lise mezunuyum. Ama 15 yıldır bu şirkette çalışıyorum ve çekirdekten yetiştim, şunu bunu yaptım demeye başladığında. “ bir saniye!” dedim. “Sekreterini çağırır mısınız, bunların not alınması gerekiyor.” Hanım, benim emir kipiyle söylenmiş sözlerim ve aptal bakışları arasında sekreterini çağırmıştı. “Hoş geldiniz. Şimdi hanımefendinin söylediklerini not alalım. Daha sonra sizden bunların çıktısını isteyeceğim mümkünse” dedim. Sekreter, yöneticisinden oldukça korkmuş bir ifadeyle başını salladıktan sonra, elinde kalem kağıtla sözlerimi beklemeye koyulmuştu.

“Şu şu adındaki yönetici, lise mezunudur. Konuyla ilgili aldığı herhangi bir eğitim bulunmamaktadır. Çekirdekten yetiştiği ifadesi, günümüz şartlarında yeterli değildir. Gözlemlerim neticesinde doğru bir yöneticilik vasfı taşımadığı gibi, personelin üzerinde performans düşürücü etki bırakmaktadır. Verdiğiniz inceleme başlatılması kararı uygundur. Personeliniz adına verilebileceğim en doğru karar, tamamen olumsuz olmakla birlikte, netice yine de siz yöneticilerindir.”

Ben bunları sekretere yazdırırken, avazı çıktığı kadar bağıran o yönetici müsvettesini duymazdan gelerek devam ettiğim o süre içerisinde, sekreterin yüzündeki o muhteşem, sevinç bakışlarını unutmam yıllar sonra bile mümkün değil. Özetle; mesele ne olduğunuz değil, ne kadar insani değerleri taşıdığınızdır!.. 

Gelelim günümüze, şimdilerde böyle yöneticiler yok mu? Hem de hiç olmadığı kadar var. Birileri onlardan korktuğu için, atacağı adımların kendi hayatına mal olacağını düşündüğü için, sessiz kaldığı için varlar ama!..

Kişiler bir yana, bir gazeteci, amiyane tabirle dibine kadar yazmak zorundadır! Bütün açıkları ortaya çıkarmak zorundadır. “Lise mezunu olup, lise mezunlarını küçümseyen” yöneticilerle yaşamak zorunda kalıyorsak eğer, bu en çok muhalefetin, sonrasında ise gazetecilerin, aydınların açık suçudur! Önce gazeteci, aydın cesur olacak ve doğruları yazacak, söyleyecek ve istenmeyen yöneticinin gönderilmesini sağlamak zorundadır!

Geçtim her türlü yapılan zulümleri, osunu busunu! Bir yöneticinin kendi durumu ya da yaptıkları ortadayken, aynı işi sanki başkası yapmış gibi göstermesine bile tepki vermemek, sözde muhalefet yapıyormuş gibi üç beş kelam etmek, yani üzerine basa basa gerçeği ifade etmemek, tamamen yöneticinin goygoyculuğundan başka bir iş değildir. Sakın bu farklı gösterilmeye çalışılmasın! Çünkü hiçbir inandırıcılığı yok!..

Tüm gazeteciler durup durup, ne diyor? “Halk koyun!” Öncelikle kendinize gelin artık! Öyle kolay değil halka “koyun” demek! Asıl koyun siz gazetecilersiniz, aydınlarsınız hala güçlü bir tepki vermediğiniz için! Medyanın halkın üzerindeki gücü ortadayken, sizler bile bile yazmıyorken, halk nereden güç alıp da tepkisini verecek?! 

Tüm gazeteciler ve aydınlar! Ya işinizi doğru yapın, ya da gidin açıkça oy atın!..

Ayrıca halk öyle  düşündüğünüz kadar “koyun” değil, halkın gözü kara! Bir hareketle yapamayacağı iş yok! Benim gibi bir deliliği tutar, yöneticiyi de işinden eder, sizleri de!..

Şimdi siz, saçınız önünüze düşmeden düşünün bakalım, saçlarınız ak mı kara mı?..

Not: Bu arada ben o hanımla görüşmeye ne için mi gitmiştim? Organizasyon şirketim adına işler bağlamak için :)

  
528 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın