Ancak onca bekleyiş sonunda saat: 00:02’yi gösterdiğinde yeni bir yılın artık hiçbir anlamı kalmaz. Çünkü onca gösteriş, onca hazırlık sahte bir mutluluğun hazırlıklarıdır ve bundan dolayı sabun köpüğü gibi kısa sürede dağılır. Yani biz mutluyuz, umutluyuz, bu sene bunlar oldu, yeni yılda bunlar olacak yalanının dayanma gücü bu kadardır işte, tam 2 dakika…
Ama yine de insanımız umutlu olmalı ne olursa olsun. Kendi gücünü, eski yılda gördüklerini, yeni yılda yapacaklarını ve bilhassa elinde hiçbir şeyi kalmayan insanların en büyük sermayesinin moral olduğunu unutmamalıdır…
***
Pazar günü başbakan, bütçe görüşmelerinde kapanış konuşmasını yaparken çok nadir olarak verdiği tepkilerin dışında gülümseyerek, yeriyordu tüm partilileri. Hepimiz mutluyduk(!) orada. Yeni yıl yakındı ya haliyle mutluyduk. Yılbaşı yakındı ve saatler henüz 31 Aralık gecesinde 00:02’yi vurmamıştı!..
Kemal Kılıçdaroğlu ve Oktay Vural gülümseyerek dinliyorlardı başbakanın sözlerini…
Ama BDP’liler mutlu değildi. Belli ki onlar için yılbaşı erken gelmişti. Evet, bu kesindi. Zira aksi olsa onlar da gülümseyerek dinleyeceklerdi başbakanın sözlerini…
Çünkü başbakan, “Bizim lügatimizde ayrımcılık yok, imtiyaz dağıtmak yok, bölgeleri ayırmak yok, toplumu sınıflara, etnik gruplara, mezheplere, kimliklere bölmek yok.” Diyerek, sanki BDP’nin sözlerini tekrarlıyordu.
Başbakan, “Bir şeyi daha söylüyorum; bu ülkede ben bir Başbakan olarak Kürt sorununu savunuyorum ve savunmaya da devam edeceğim, ama Kürtçülüğün karşısındayım, aynen Türkçülüğün de karşısındayım, bunu da söyleyeyim, bunu da söyleyeyim. Çünkü bizim medeniyetimizde, bizim değerlerimizde ırkçılık yok, ama kavimlere saygı var. Biz buradan geldik, böyle de devam ediyoruz.” Derken Türkçülüğün, ırkçılık olduğunu söylüyordu ki bu da BDP’nin mükerrer kereler sarf ettiği sözlerin aynası gibiydi.
Ve yine başbakan, “Değerli arkadaşlarım, bakınız köy boşaltmaların, faili meçhullerin, işkencelerin, suikastların, darbe girişimlerinin, karanlık senaryoların sorgulandığı, karanlık noktaların aydınlığa kavuştuğu bir Türkiye var artık. Olağanüstü hâlin kalktığı, Çekiç Güç'ün gönderildiği, anaların hapisteki çocuklarıyla kendi ana dillerinde konuştuğu, farklı dil ve lehçelerin öğretildiği, öğrenildiği, devlet televizyonlarından farklı dil ve lehçelerde yayınların yapıldığı, kontrol noktalarının asgariye indiği bir Türkiye var artık. Bunları görelim. Türkiye'yi bu seviyelere biz getirdik.” Sözleriyle, BDP’ye size sıkıntı verenleri ortadan kaldırdık. Bu noktada artık nankör olmayın, hele şu yılbaşı bir geçsin özerklik gibi saçmalıkları şimdi nereden çıkarıyorsunuz!” diyordu…
İşte tüm bunlarda başbakan, her zamankinden daha yumuşak bir üslupla herkese doğruların ne olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Ama anlamıyordu kimse.
Yılbaşının etkisinden olsa gerek adeta tepkilerin yeri de değişmişti. BDP’liler kızıyordu. Vural’ın ve Kılıçdaroğlu’nun gülümseyişleri ekrana yansıyordu…
Burada yanlış vardı. Ülkenin her noktası böylesine ileriye doğru giderken herkesin mutlu olması gerekirdi. Hem ortada sinirden gülümsetecek kadar bir durum mu vardı? Ayrıca BDP’liler neden kızıyorlardı? Adaletiyle nam salmış bir lider olan başbakanımız, bunca zaman herkesin yanındaydı da şimdi onları ayırmış mıydı? Asla!..
***
İşte pazar günü meclis konuşmalarını izlerken bunları görmek beni şaşırttı doğrusu. Kendi kendime düşündüm. Her şey bu kadar doğru giderken neden böyle durumlar oluyor dedim. Açıkçası gördüklerime, duyduklarıma inanamadım…
Neyse lafı daha fazla uzatmayayım. Yılbaşına çok az kaldı. Hazırlıklar son hız ilerliyor, herkes bolluk ve heyecan içinde.
Ancak şahsım adına ben, her yıl olduğu gibi bu yıl da sadece yılbaşını değil, saat: 00:02 ve sonralarının gelmesini de bekleyeceğim. Siz de böyle yapın.
Sizler de bu yıl kâbus görürüm korkusundan kurtulun ve gerçeklerle yüzleşin. Bu sene, geçmiş yıllarda yaptığınız tüm boş vermişlikleri bir kenara bırakın. Bu sene, tarihimizi, ecdadımızı tekrar tekrar okuyun. Artık bu sene farkına varın hayatımızda olup, bitenlerin. Bu sene kardeşlerinizi görün ve sarılın onlara. Birbirinizden kopmak yerine daha çok birleşin. Ve bu sene, gerçek kazancın kişisel değil millet kazancı olduğunu ve nelere mal olacağını görün, içinde yer alın.
Neden mi bu sene? Çünkü bu sene; 2011 senesi, kendimizin, çocuklarımızın hatta torunlarımızın geleceğini hazırlayacağımız çok önemli bir sene…
Mutlu yıllar…