Laiklik devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil  akla ve bilime dayandırılmasıdır. 
Laiklik, dinin doğru uygulanabilmesinin teminatıdır!..

O; tarih boyunca hakkında elli bine yakın kitap, yüz binlerce makale yazılmış tek Türk’tür!..

Tarihe Dair Notlar
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam39
Toplam Ziyaret162309
Atatürk diyor ki!.. /Bilge Altun

Süheyl Batum'un talihsiz sözlerinin ardından birçok konuşma yapıldı.
Ancak bunların en kötüsü, uzun süredir tüm halkın gözü önünde, her
fırsatta orduyu eleştirenlerin bir anda "sütten çıkmış ak kaşık"
oluvermesiydi. İnsan haliyle "pes!" diyor...

Atatürk'ün 31 Temmuz 1920'de Afyonkarahisar Kolordu Dairesi'nde,
subaylara hitaben yaptığı konuşmadan alıntılar ile sadece herkesin
hedefi haline gelen kişiye değil, ondan önce konuşanlar dahil, gerekli
birçok yere cevabın gideceği düşüncesindeyim. Okudukça Atatürk'ün bu
sözleri kuşkusuz sizlere tanıdık gelecektir...

"Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır.
Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için
mevcudiyetini ispat etmek icap eder. Kuvvet ordudur. Ordunun hayat ve
saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna
olan vicdanî imanıdır.

Mütareke şartlarının tatbikatı ile silâhlarımızı, cephanelerimizi,
bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra
kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüze ve taarruza başladılar.
Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler. Ordumuzu tamamen
lağvederek, milleti, bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu
dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler.

Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri
milletin de izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına
taarruzla milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak plânını takip
ettiler ve ediyorlar. Herhalde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz
hedefi oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka subayı mahvetmek,
aşağılamak lâzımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti
koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülat kalmaz.

Dolayısıyla kuvvetin, ordunun vücudu için lâzım olduğunu söylediğim
kaynak -ki milletin vicdanî imanıdır- mevcuttur. Ordu ise, arkadaşlar,
ancak subaylar heyeti sayesinde vücut bulunur. Malûm bir askeri
hakikat, felsefi hakikattir; "ordunun ruhu subaylardadır. ". O halde
subaylarımız, düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu
tamir edecek ve canlandıracak ve ordu ve milletimizin bağımsızlığını
muhafaza edecektir.

Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin
teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte
subayların, subayların yüce olan vazifesi budur. Şahsi ve hususi
itibariyle de subaylar, fedakârlar sınıflarının en önünde bulunmak
mecburiyetindedirler.

Çünkü düşmanlarımız herkesten önce onları öldürürler. Onları aşağılar
ve hor görürler. Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmış, subaylık
izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta
iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz.
Onun yaşamak için bir çaresi vardır; şerefini korumak! Hâlbuki
düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır.

Dolayısıyla subay için "ya istiklâl, ya ölüm" vardır. Fakat arkadaşlar
ÖLMEYECEĞİZ, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve
milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız."

  
510 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın