Laiklik devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil  akla ve bilime dayandırılmasıdır. 
Laiklik, dinin doğru uygulanabilmesinin teminatıdır!..

O; tarih boyunca hakkında elli bine yakın kitap, yüz binlerce makale yazılmış tek Türk’tür!..

Tarihe Dair Notlar
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam237
Toplam Ziyaret162833
Mossad’ın Eylem Metodları/Murat Yalçın

Mossad’ın propaganda mahiyetindeki, fakat fazla stratejik önemi olmayan eylemlerini açık bir güç gösterisi şeklinde yaptığı, bilinen bir durumdur. Bu propaganda genellikle Mossad kontrolündeki basın aracılığıyla dünya kamuoyuna duyurulur. Entebbe Baskını gibi eylemler bu sınıfa dahildir. Ancak İsrail’in ve Siyonizmin menfaatlerini doğrudan ilgilendiren ciddi konularda ise son derece gizli ve örtülü bir politika izlenmektedir. Bu durumda kendi eylemlerini başka örgütlere yıkarak, tamamen ilgisiz bir tutum sergilenir. Tüm bunlar dünya çapında kendisine bağlı basın organları, gazeteci ve yazarlar, film yönetmenleri, siyasi yorumcular kanalıyla kamuoyuna benimsetilir. Mossad’ın bu anlamda propagandasının yapıldığı filmler dünya televizyonlarında sık sık yayınlanmaktadır. Filistinlileri sürekli olarak terörist olarak tasvir eden “Delta Force”, Münih Olimpiyat Köyü’ndeki olayları İsrail lehine çarpıtılarak aktarıldığı “Münih’te 21 Saat”, 1976 Entebbe Baskını’nın anlatıldığı eylemler hakkında çok sayıda filmler çekilmiş, kitaplar yazılmış ve Mossad dünya kamuoyunda İsrail devleti’ni düşünen, diğer devletlerin iç işlerine karışmayan, kahraman bir örgüt gibi tanıtılmıştır.

 

Öte yandan Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann ve İsrail’in nükleer santralı Dimona ile bilgileri açıklayan Vanunu’nun kaçırılmaları gibi eylemler, bir anlamda tüm dünyaya “İsrail’e ihanet edenleri nerede olursa olsunlar buluruz ve cezalandırırız” mesajı vermek için düzenlenmiş Mossad operasyonlarıdır. Bu gibi eylemler dünya kamuoyu önünde rahatlıkla gerçekleştirilir. Daha sonra basın organları aracılığıyla sıkça gündeme getirilerek Mossad’ın caydırıcı mesajı kitlelere ulaşmış olur. Bir başka metotsa kendi ajanlarını bilgi sızdırmış gibi gösterip, “Hile Yolu Mossad” türü kitaplarla Mossad’ı olduğundan da mükemmel bir istihbarat örgütü gibi göstererek, Mossad’a karşı kişilerde korku dolu bir hayranlık uyandırmaktır. “Bizim elimizde bu kadar nükleer güç var” mesajının ilgili yerlere gitmesi için, Vanunu tarafından açıklanan Dimona Nükleer Santralı hikayesi de benzer bir taktikle planlanmıştır. Ayrıca CIA’den sadece istemekle elde edeceği bilgileri, Mossad’ın bir güç gösterisi yapmak amacıyla ajan Pollard vasıtasıyla CIA’dan çalması da Mossad’ın yöntemlerinden biridir.

Ancak pek çok kaynakta yer alan daha önemli bilgiler ve Mossad’ın gerçek yüzünü gösteren eylemlerse örtbas edilmesi gereken kirli işlerdir. Mossad’ın dünyadaki uyuşturucu ve silah ticareti üzerindeki denetimi, Olof Palme’nin öldürülmesi, Kennedy suikastı, Maxwell’in sır dolu ölümü, çeşitli ülkelerdeki faili meçhul cinayetler, mafyanın örgütlenmesi, kontrgerilla ve terör örgütlerinin teşkilatlandırılması, tüm dünyadaki kontralara verilen destekler bu tür eylemlerdendir.

 

Mossad’ın BND, CIA, SDECE, MI6, CESID ile işbirliği içinde olduğu bilinenler arasındadır…

 

Geçmişten Günümüze İstihbarat Örgütleri/Murat Yalçın sf:188

 

Yıllarca saklanan gerçek ortaya çıktı

1970’li yıllardan beri “nükleer belirsizlik” politikası izleyen ve nükleer silahlara sahip olduğunu ne kabul ne de reddeden İsrail’deki nükleer silahların varlığı ilk kez “resmen” kanıtlandı. Güney Afrika arşivlerinden çıkarılan gizli belgeler, İsrail'in ırk ayrımcılığı rejiminin uygulandığı sırada bu ülkeye, nükleer savaş başlığı satmayı önerdiğini ortaya koydu.

İngiliz The Guardian gazetesinin haberine göre, bu belgeler, İsrail'in nükleer silaha sahip olduğuna işaret eden ilk resmi kanıtlar oldu.

The Guardian, İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğunu kanıtlayan ifadelerin, eski Güney Afrika savunma bakanı PW Botha ile İsrail'in o zamanki savunma bakanı ve şimdiki cumhurbaşkanı Şimon Perez arasında 1975 yılında düzenlenen çok gizli bir toplantının görüşme tutanaklarında dile getirildiğini bildirdi.

Belgeleri baş sayfasına taşıyan gazete, “Amerikalı akademisyen Sasha Polakow-Suransky'nin iki ülke arasındaki ilişkilerin yakınlığıyla ilgili bir kitap için araştırması sırasında ortaya çıkardığı belgeler, İsrail'in, nükleer silahlara sahip olduğunu ne kabul, ne de reddeden belirsizlik rağmen, nükleer silaha sahip olduğu konusunda açık kanıtlar sunuyor” diye yazarak şöyle devam etti: “İsrailli yetkililer, ırk ayrımcılığı rejiminin yıkılmasının ardından kurulan Güney Afrika hükümetinin, Polakow-Suransky'nin isteği üzerine söz konusu belgeler üzerindeki gizlilik kararını kaldırmasını engellemeye çalıştı. Belgelerin, özellikle bu hafta, New York'ta yapılacak nükleer silahsızlanma görüşmelerinin Orta Doğu'ya odaklanacağı göz önüne alındığında utanç konusu olacağı tahmin ediliyordu.” The Guardian muhabiri, bu belgelerin, İsrail'in, nükleer silaha sahip olsa bile, “sorumluluk sahibi” bir güç olduğu için bu silahları kötüye kullanmayacağı, ancak, İran gibi ülkelere güvenmenin mümkün olmadığı yolundaki argümanlarını da boşa çıkardığını savundu.

Haberi yorumlayan Guardian yazarı Simon Tisdall ise, İsrail'in nükleer silahları konusunda şimdiye kadar net bir açıklama yapmamış olmasının Orta Doğu'da bu sorunla hiçbir devletin tam olarak yüzleşmek zorunda kalmamasını sağladığını belirterek, ancak örtünün artık yırtıldığını kaydetti.

10.03.2012

  
384 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın