Seçime beş kala... /Bilge Altun
Seçime beş gün kaldı…
Ülkemizde her gün, bir yerde olaylar patlak veriyor. Hopa’nın durumu malum, Ohal devam ediyor, emekli öğretmenin ölümüne kayıtsız kalanlar, sendikalardan, kahvehanelerden, evlerden insanlar toplatıyor. Doğu deseniz, son dokuz yıldır giderek artan oranda karışıklığın odak noktası. (Kürt açılımının ne denli faydalı olduğu görülüyor) Dün Denizli, ondan önce İstanbul, Ankara, Kocaeli, Trabzon, Antalya… Her gün başka bir il ya da ilçede olaylar meydana geliyor…
Üniversiteler, hemen her gün taraflar arası kavgalara sahne oluyor…
İmralı’da ki katil, dışarıdaymışçasına rahatça her şeyi talep edip, tehditlerini sürdürürken, Silivri ve Hasdal’da Amiraller, Generaller ve birçok Muvazzaf Subay, bir türlü sonuçlanamayan ve üzerindeki şaibenin her gün arttığı davalar yüzünden tutuklanıyor, tutukluların ise tutukluluk süreleri devam ediyor!..
Peki, seçim ortamında durum farklı mı? Hayır. Birileri komplolar üzerine siyaset yapıyor, diğeri özerklik, federasyon çığlıklarının dozunu artırıyor, her gün çıktıkları televizyonlarda ya da mitinglerde siyasiler arası hakaretler, almış başını gidiyor…
Peki, suç kimde? Açıkça söylüyorum herkeste!..
Yüz yılı aşkın bir plan, adım adım gerçekleştirilirken halk, yaşananlara ve yakın gelecekte olanlara hala ve hala kayıtsız kalıyor!.. Haliyle de böyle rahat bir ortamda, siyasilerin yanında, okumayan, araştırmayan halkın izlediği basın, en büyük suçu işliyor…
Günlerdir görsel medyada yer alan iki konu ve özellikle son bir ayda yaşadıklarımız, yakın gelecekte neler planlandığını açıkça ortaya koyuyor. Lütfen görün bunları!..
1. Hangi kanalı açsanız, yakında iktidar seçimi yokmuş, ülkenin en büyük sorunu Kürt sorunuymuş gibi buna çözüm aranıyor.
2. Halı hazırda var olan anayasadaki Türklük maddeleri tartışılıyor. Tartışılamaz maddelerinin demokrasiye aykırı olduğu konuşuluyor. Bu her iki maddenin özünde özgürlükler konusunda yol alınması gerektiği vurgulanıyor.
Peki, nedir bu özgürlükler? Kime karşı?.. Cevap açık, Türk Milleti’ne karşı!..
Bu işin özünde bu var. Türk Milleti’nin, Ulus devlet oluşunu her bir yandan yok etmeye çalışıyorlar. İşin kötüsü, yıllardır devam eden bu planlar işe yaradı gibi görünüyor. Kürtlerdenn sonra Çerkezler de anadilde eğitim için ayaklanmış durumda. Sırada Gürcüler, Lazlar ve bunca zaman tek tek sayılanların hepsinin bu sorunu çıkarması an meselesi!..
Ortadoğu kaynıyor, etnikler ayaklanıyor, ordunun üst kademesi hapislere gönderiliyor, İzmir’e NATO karargahı geliyor, sesini yükseltenler, eleştirenler göz altına alınıyor ya da astı astarı olmayan nedenlerle tutuklanıyor ve basın tüm bunları ya görmezden geliyor ya da taraflı yayınlarla halkı kandırmaya çalışıyor. Üstelikte tüm bunları yapanlar gibi onlar da, özgürlüklerden, ileri demokrasiden söz ediyor!..
Seçime az bir süre kala anket şirketlerinin bile gerçek sonuçları vermekten korktuğu gözlerden kaçmazken, aslında tüm bunlar, ülkemizin nasıl bir hızla felakete doğru gittiğini doğruluyor…
İşte tam da bu noktada, seçime beş kala, “ülkemizde neler oluyor?” sorusundan çok, “ne yapacağız?” sorusu daha bir önem kazanıyor. Çünkü yaşadıklarımız Cumhuriyet tarihinde görülmemiş cinsten. Öyle ki, bir ülkenin kaderi, 1923 ruhundan uzak biçimde çizilmeye çalışılıyor.
Beş gün sonra söz milletin…
Millet olarak hepimiz, kararımızı vermezden önce, 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyetimiz ilan edilene dek, özgürlüğü için çok büyük bedeller ödemiş bir millet olduğumuzu, millet kavramının önemini ve bir kez millet olmaktan ayrılmamız durumunda aynı bedellerin çok daha ağırını ödeyeceğimizi unutmamalıyız!..
"Bizim milletimiz vatanı için, özgürlüğü ve egemenliği için özverili bir halktır; bunu kanıtladı. Milletimiz, yaptığı devrimlerin kıskanç savunucusudur da. Benliğinde bu erdemler yerleşmiş bir milleti, yürümekte olduğu doğru yoldan hiçbir kimse, hiçbir kuvvet alıkoyamaz."
Mustafa Kemal Atatürk