Anasayfa
Atatürk, Türk-İran dostluğunun gelişmesine büyük önem verirdi. Bunu İran Şahı Rıza Pehlevi'nin Türkiye'ye yaptığı ziyaret sırasında daha iyi anladım. Şahın geleceği kesinleştiği sıralarda Türklerle İranlıların soy ve kültür bakımından kardeş olduğunu, sırf bir mezhep savaşı yüzünden ayrıldıklarını belirten bir piyes yazılıp, bunun opera olarak oynanmasını istedi. Bunun için Münir Hayri Egeli'yi çağırıp gerekli emri verdi.
|
12.04.2012
|
|
Hıristiyanların İsa'nın doğuşu olarak kutladığı Noel bayramı, çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramıdır.
Türklerin, tek tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir AKÇAM ağacı bulunuyor.
|
31.12.2013
|
|
Ultra Laik öfke?!
(ve/veya “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi Bir Duvar Süsü Değildir, Erken Uyarı Sistemidir!”?)
|
21.04.2012
|
|
Başlığı okuyup, "abarttığımı" zannetmeyin lütfen; çünkü İngiliz arşivlerinde bulunan ve Salahi Sonyel'in yayınladığı bir belge, Padişah Vahdettin'in İngiliz ajanı gibi çalıştığını gözler önüne sermektedir.[1]
|
15.05.2012
|
|
İleride bir gün, hiçbir karşılaşmanın senin dışında gerçekleşmeyeceğini bileceksin. Karşılaşacağın kişiler, mozağininin parçaları gibi bir araya gelmen gereken kırık parçaların olarak ortaya çıkacaklardır. Her biri senin muhtemel bir yaşamını temsil edecektir. Her biri insanlar okyanusunda senin psikolojinin bir yüzünü yansıtan bir damladır. Unutma; Diğerleri sadece aynadır suçlayacak ve kınayacak hiç kimse yoktur. İnsan sadece kendisiyle karşılaşır.! |
29.05.2012
|
|
“Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerini inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli neticeleri kalpleri doldurur.”
Mustafa Kemal Atatürk
|
12.03.2012
|
|
Descartes, “Tanrı, fikirlerimizin deneyimden değil, doğuştan geldiğini düşünür” der. Russel ise “sorgu, sorgulama, merak etme alışkanlıkları olmayan, düşünmeyen ve sadece çevresine uyan insan, adetlerin ve alışkanlıkların tiranlığında yaşayan varlıktır” derken, bu kalıplarda yaşayan insanın özgür olmadığını savunur.
|
12.03.2012
|
|
Bu hafta oldukça ağır bir grip geçiriyorum. Gerçi her sene olduğumdan hafif sayılır yine. En azından bu kez serum takılmadı. Ancak çok fazla kalp sancısı var. İnsanın neresi ağrıyorsa canı orada oluyor. Bundan zorluyor sanırım… Yakında daha iyi olacağımı biliyorum…
|
12.03.2012
|
|
Yıl 1915...
Çanakkale’de kızılca kıyametin koptuğu günler...
Aylardan Mayıs...
Vefa Lisesi Fransızca Muallimi Ahmet Rıfkı her günkü gibi mektepten içeri girer.
Selâm verir, ama çocuklar bu selâma karşılık vermezler. Ahmet Rıfkı şaşırır…
|
12.03.2012
|
|
Yönetmenler arasında şöyle bir tanım vardır: Bir senaryo, on ayrı yönetmene giderse, aynı senaryodan on ayrı film ortaya çıkar. Bu, tamamıyla yönetmenin bakış açısıyla ve o senaryodan ne anladığıyla alakalı bir durumdur. Ayrıca çekilen bir filmin tanıtımı da çok önemlidir. Bunun için basın çok önemli bir yer tutar. Öyle ki, basında yoğun olarak verilen reklamlar ile kamuoyu oluşturulur ve o film, belki de hak etmediği kadar üne kavuşur. Elbette basının, bu duyurular için filmi çekenlerden yüklü bir para desteği alacağı muhakaktır…
|
12.03.2012
|
|
Tarih: 23 Aralık 1930…
Bundan tam 80 yıl önce İzmir’in Menemen İlçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay, şeriat isteğiyle ayaklanan Şeyh Esat önderliğindeki tarikatın mensubu olan Derviş Mehmet ve 6 arkadaşı tarafından şehit edildi.
Bu olaydan kısa süre sonra isyan bastırıldı. Ve bu olay kayıtlara “Şeyh Esat ve tarikatının; hükümeti yıkmak, Atatürk İlke ve İnkılâplarına aykırı olarak saltanat ve şeriatı getirmek, tekke ve zaviyeleri açmak amacıyla bu isyanı çıkardıkları ve bu olaylar sırasında cumhuriyet muhafızlarından olan Kubilay’ın ve iki zabitin şehit edildiği” biçiminde geçildi…
Atatürk’ün, Kubilay’ın şehit edilmesinin ardından söylediği sözler, bugün oldukça manidardır…
|
12.03.2012
|
|
1 Şubat 1979 Abdi İpekçi silahlı saldırı sonucunda öldürüldü.
31 Ocak 1990’da Prof. Muammer AKSOY silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
7 Mart 1990’da Gazeteci Çetin EMEÇ silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
4 Eylül 1990’da Yazar Turan DURSUN silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
26 Eylül 1990’da Em. MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram ABBAS silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
|
12.03.2012
|
|
Son günlerde yeni anayasa ile anayasanın ilk dört değiştirilemez maddesindeki Türklük ifadesinin kaldırılması konuşuluyor. Nedir bu ilk dört madde, hatırlayalım…
MADDE 1. – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
MADDE 3. – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı İstiklal Marşıdır. Başkenti Ankara’dır.
MADDE 4. – Anayasanın 1. maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2. maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
|
12.03.2012
|
|
Derler ki, bir gün Cengiz Han, tüm hanlarını toplamış, sağ yanına da eşini oturtmuş,
Cengiz Han hanlarına, "Ben Hanlar Han’ı Cengiz Han, hepinizin Han’ıyım!" ardından gururla eşini göstererek; "Burada oturan kişi ise benim HAN’ım!" demiş.
|
12.03.2012
|
|
Bugün saat:18.00’de tüm kuvvet komutanları istifa etti. Daha doğrusu, emekliliklerini istedi. Ülkemizde şok etkisi yaratan bu gelişmenin ardından Koşaner’in veda mesajı şöyleydi:
|
12.03.2012
|
|
... 23 ...
|
“Tarih diyor ki: Devlet işlerinin başına, devletin kurucusu olan kavimden başkaları geçince o devlet inkıraz bulur. Yani millet istiklalini kaybeder.Misal mi istersiniz? İşte Abbasiler, işte Endülüs, işte Osmanlılar! Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet işleri başında mutlaka Türkler bulunacaktır. Türk’ten başkasına inanmayacağız”
Başkomutan Mustafa Kemal ATATÜRK
"Saygıdeğer efendiler, bu antlaşma(Lozan Antlaşması) Türk Milleti'ne karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük suikastin sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir!"
Gazi Mustafa Kemal Atatürk